In the society where the Qurʾān was revealed, basic value judgements were preserved, whereas whatever failed to comply with the spirit and morality of Islam was reconsidered, and universal principles were established. With the revelation of the Holy Qurʾān, basic problems experienced by societies were gradually brought to people’s agenda, and possible solutions were emphasised. Throughout history, Muslims have made important efforts to ensure a better understanding of the Qurʾān and have conducted studies on the causes of issues that violated Islam and human rights. It is clear that the pre-Islamic understanding is criticised in many aspects in the Holy Qurʾān and hadīths. Thoughts that turned into segregation, racism and fanaticism under the influence of pagan culture began to gain a Qurʾān-based meaning and content thanks to revelation during the period when the verses were still being revealed.
The Jāhiliyya Period was a time characterised by widespread idolatry, distortion of religious principles under the name of worship, serious violations of human rights, and unfair profits considered as legitimate trade. Therefore, it has always been criticised in terms of beliefs, attitudes and behaviour. It is essential that this period, which is composed of many different components and qualities, be considered based on contextual elements such as time, background and conditions and be evaluated in terms of belief, faith and social life. Evaluating this specific period with reference to the Qurʾān is essential, not only in terms of history but also in terms of religion.
A better understanding of the Qurʾān depends on accurately pinpointing the causes and concepts by considering the conditions of the period and their correct evaluation in their own historical context. The correct analysis of a concept is linked to the correct identification of its scope and sphere of influence. Therefore, it is necessary to determine the areas affected by this understanding by revealing the construct commonly referred to as ‘Jāhiliyya’ to analyse the overall presumptive logical understanding of the period and to correct it in accordance with religion. Adopting a holistic perspective and using fundamental sources, the present study sets out to explore the period, which was shaped by the influence of the paganist understanding of deity and which covered all other areas under the domination of shirk. It aims to investigate the general logic, attitude and effect of the customs of Jāhiliyya in a wide variety of areas ranging from belief to worship and from faith to human understanding. With this aim in mind, it is possible to determine the scope of the problematic areas caused by the understanding fed by the cult of ancestors and to identify violations of human rights and freedoms.
A major finding obtained from the present study is that although conceptually ‘Jāhiliyya’ refers to a certain period in history, it came with a construct that has intellectually and mentally influenced some other periods of history. The ‘cult of ancestors’ and the ‘paganist’ elements that emerged accordingly led to problems of belief and morality. The negative behavioural patterns that developed in parallel with the problematic understanding of deity threatened many areas and led to the emergence of the ‘judgement of ignorance’ instead of the ‘judgement of Allah’. The main reference in the understanding of deity was not the Almighty Creator Himself, but the objects substituted for Him. Similarly, the main purpose of worship, which evolved into a secular form during this period, was to get satisfied through objects that were produced and instrumentalised. The human understanding that developed accordingly was based on power, interest and economic anxiety.
Kur’ân-ı Kerîm’in ilk indiği toplumda temel değer yargıları muhafaza edilmiş, İslâm’ın ruhuna ve ahlak anlayışına uymayan hususlar yeniden düzenlenerek evrensel esaslar ortaya konmuştur. Yüce Kur’an’ın nüzulüyle beraber toplumların yaşadıkları temel sorunlar peyder pey insanların gündemine taşınmış ve uygun çözüm yolları üzerinde durulmuştur. Tarih boyunca Müslümanlar Kur’an’ın daha iyi anlaşılabilmesini sağlamak amacıyla önemli çabalar ortaya koymuş, İslam’a ve insan haklarına aykırı konuların sebepleri üzerinde çalışmalar yapmışlardır. Yüce Kur’an’da ve hadîs-i şeriflerde İslam öncesi anlayışın pek çok açıdan tenkit edildiğine şahit olmaktayız. Pagan kültürünün etkisinde kalarak ayrışmaya, ırkçılığa ve taassuba dönüşen düşünceler, âyet-i kerîmelerin inmeye devam ettiği dönemde vahyin etkileşimiyle Kur’an temelli bir mana ve muhteva kazanmaya başlamıştır.
Putperestliğin yaygınlaştığı, ibadet adı altında dinin esaslarının tahrif edildiği, insan hakları ihlallerinin çoğaldığı, haksız kazancın normal alışveriş şeklinde addedildiği bir dönem olan Câhiliye çağı; inanç, tutum ve davranış yönüyle daima eleştiri konusu olmuştur. İçinde pek çok farklı unsur ve nitelik barındıran bu dönemin zaman, zemin ve şartlar bağlamında ele alınması; inanç, itikat ve sosyal hayat açısından değerlendirilmesi önem taşımaktadır. Realitede var olan bu karakteristik yapının Kur’an ekseninde bir değerlendirmeye tabi tutulması, dinî açıdan olduğu kadar tarihî açıdan da gereklilik arz etmektedir.
Kur’an’ın daha iyi anlaşılabilmesi, dönemin şartları içerisinde yer alan sebeplerin ve kavramların doğru tespit edilmesine ve kendi tarihî bağlamında doğru değerlendirilmesine bağlıdır. Bir kavramın doğru analiz edilebilmesi, onun kapsam ve etki alanını doğru tespit etmekle bağlantılıdır. Bu bakımdan “Câhiliye” kavramıyla nitelenen yapıyı ortaya koyarak bu anlayışın etkilediği alanları tespit etmek, dönemin varsayıma dayalı genel mantıksal anlayışını çözümlemeye çalışmak ve dine uygun tashih etmek gereği ortaya çıkmaktadır. İşte bu çalışmada paganist ilah anlayışının etkisiyle şekillenen ve şirkin egemenliğinde kalarak diğer bütün alanları da kapsayan yapıyı, bütüncül bir bakış açısıyla araştırmak üzere yola çıkılmış; temel kaynaklar esas alınarak Câhiliye adetlerinin inançtan ibadete ve itikattan insan anlayışına kadar genel mantığını, tutumunu ve etkisini ortaya koymak amaçlanmıştır. Bu amaç bağlamında dönemin atalar kültüne dayalı anlayışının yol açtığı problemli alanların sınırlarını belirleyerek, insan hak ve özgürlükleri noktasında yaşanan mağduriyetleri de tespit etmek mümkün olmaktadır.
Bu çalışmada elde edilen en genel bulgu ve sonuçlara göre kavramsal açıdan “Câhiliye” tarihteki belli bir döneme işaret etmekle beraber, fikirsel ve zihinsel anlamda tarihin diğer bazı dönemlerinde de etkisini sürdüren bir yapıya sahip olmuştur. “Atalar kültü” ve buna bağlı olarak ortaya çıkan “paganist” yapı beraberinde inanç ve ahlak sorunlarını da doğurmuştur. Sorunlu ilah anlayışının paralelinde gelişen olumsuz davranış biçimleri bütün alanları tehdit etmiş ve “Allah’ın hükmü” yerine “Câhiliye hükmü”nün kökleşmesine yol açmıştır. İlah anlayışındaki ana referans yüce yaratıcının kendisi olmayıp, onun yerine ikame edilen sanal nesneler olmuştur. Yine bu dönemde seküler bir formata evrilen ibadetlerin ana gayesi, üretilmiş ve araçsallaştırılmış sözde Tanrı olan nesneler yoluyla tatmin olma amacına yöneliktir. Buna bağlı olarak gelişen insan anlayışı güç, çıkar ve ekonomik kaygı temeline dayanmaktadır.
Çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Tefsir |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 7 Ocak 2024 |
Kabul Tarihi | 11 Haziran 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 51 |