16. yüzyılın ilk çeyreğinde Reform hareketinin erken dönemlerinde Zürih’te ortaya çıkan ve hızla İsviçre, Almanya ve Avusturya’ya yayılan Anabaptist hareket, dini yenilenme arayışı içinde olan gruplar arasında önemli bir yer edinmiştir. Reformcuların geliştirdiği "halk kilisesi" anlayışını yetersiz bulan Anabaptistler, daha derin ve köklü bir dini yaşam modeli arayışına girmişlerdir. Bu arayış onların bebek vaftizine, yemin etmeye ve devletle iç içe geçmiş dini yapıya karşı çıkan radikal bir teolojik duruş geliştirmelerine yol açmıştır. Ayrıca, yemin etmeyi reddetmeleri ve devlet yönetiminde herhangi bir rol üstlenmeyi kabul etmemeleri, devletle ilişkilerinde pasifist bir tutum benimsemeleri ve yerel kiliselerin bağımsızlığını savunmaları toplumsal düzeni dönüştürmeyi hedefleyen köklü bir iradeyi ortaya koymuştur. Bu durum onların hem Protestanlar hem de Katolikler tarafından ciddi bir tehdit olarak algılanmalarının ve yoğun bir takibat, zulüm ve işkence sürecine maruz kalmalarının yolunu açmıştır. Nihayetinde Anabaptistlerin toplumsal varlıklarının devamı giderek sürdürülemez hale gelmiştir.
Bu çalışma, bir yandan hareketin teolojik, sosyal ve siyasi yaklaşımlarını ele alırken; diğer yandan erken dönemde hem Protestan Reformcular hem de Katolik Kilisesi tarafından ne şekilde marjinalleştirildiğini ve sistematik olarak bastırılmaya çalışıldığını analiz etmektedir. Aynı zamanda, Anabaptistlerin Menno Simons (1496-1561) öncülüğünde, herhangi bir dominant dini veya siyasi gücün desteği olmaksızın nasıl örgütlendiğini ve teolojik kimliklerini koruyarak varlıklarını sürdürdüklerini incelemektedir.
Araştırmanın ulaştığı temel bulguları şu şekilde özetlemek mümkündür: Anabaptistlerin vaftiz sakramentine “bilinçli olma” şartını ekleyerek bebek vaftizine karşı çıkmaları ve İsa’nın yaşamını örnek alarak faydalı işleri –salih amelleri– hakiki imanın bir parçası olarak görmeleri Reformcular tarafından kendi öğretilerine yönelik bir meydan okuma olarak algılanmıştır. Bununla birlikte, Köylü Savaşları (1523-1525) sırasında Anabaptistler köylü ve çiftçileri desteklerken Protestanların prenslerin yanında yer alması –iki grup arasındaki ortak noktalara rağmen– Anabaptistlerin Protestanlar tarafından zulüm görmesinin başlangıcını oluşturmuştur. Ayrıca, Anabaptistlerin sadakati ve yemini yalnızca Tanrı’ya hasretmeleri ve devlet yönetiminde görev almayı reddetmeleri, özellikle Katolikler tarafından devlete ve toplumsal düzene yönelik köklü bir muhalefet olarak görülmüştür. Buradan hareketle, Anabaptistlerin her iki inanç grubu tarafından hedef alınmasının temelinde, teo-politik yaklaşımlarının yattığı sonucuna varılmıştır.
Araştırmada ayrıca, belli bir dönem yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan Anabaptist hareketin yeniden canlanmasında ve günümüze kadar ulaşmasında en etkili ismin Menno Simons olduğu tespit edilmiştir. Simons'un geliştirdiği "cemaat kardeşliği", "barış" ve "hoşgörü" temelli teolojik yaklaşımın yanı sıra, siyasi otoritelerle kurduğu diyalog odaklı stratejiler, günümüz Anabaptist hareketinin hem teolojik hem de sosyolojik karakterinin oluşumunda belirleyici rol oynamıştır. Dikkat çekici olan başka bir husus ise, Simons'un düşünsel mirasının etkisi yalnızca Anabaptist geleneğiyle sınırlı kalmamış, çeşitli modern dini ve siyasi hareketler için de ilham kaynağı haline gelmiştir. Bu bulgular ışığında 16. yüzyıl Reform dönemindeki Katolik karşıtı tüm hareketlerin monolitik bir Reformasyon süreci içerisinde değerlendirilmesinin metodolojik bir hata olduğu, Anabaptist örneği üzerinden açıkça görülebilmektedir. Nitekim bu durum, Reform dönemi hareketlerinin taşıdığı heterojen yapıyı ve birbirinden keskin biçimde ayrışan teolojik-politik duruşları anlamak açısından kritik bir örnek oluşturmaktadır.
Sonuç olarak, bu çalışma Reformasyon döneminin radikal kanadını teo-politik bir perspektifle inceleyerek erken modern Avrupa'daki dini çoğulculuk ve hoşgörüsüzlük tartışmalarına özgün bir katkı sunmaktadır. Disiplinlerarası bir yaklaşımla Anabaptist hareketin tarihsel evrimini analiz etmenin yanı sıra; din-devlet ilişkileri, dini azınlıklara uygulanan baskı süreçleri ve alternatif inanç topluluklarının direnç stratejileri gibi temel sosyolojik meseleleri ele almaktadır. Araştırmanın bulguları tarihsel bir fenomen olarak Anabaptizm’in anlaşılmasını derinleştirirken; çağdaş dini radikalizm, pasifist eğilimler ve din-otorite gerilimlerine tarihsel perspektif kazandırmaktadır. Reformasyon'un çok katmanlı doğasını ortaya koyan bu çalışma, özellikle Anabaptist deneyimin modern din özgürlüğü ve vicdan hürriyeti mücadeleleri için sunduğu kritik referansları vurgulayarak alana yenilikçi bir bakış açısı getirmektedir.
Dinler Tarihi Kilise Reformasyon Anabaptizm Radikal Reform Bebek Vaftizi
Harran Üniversitesi İlahiyat Fatültesi Dergisi'nin başta editörü ve kurulları olmak üzere emeği geçen her hocamıza ve herkese teşekkür ediyorum.
Emerging in Zurich during the early years of the Reformation in the first quarter of the 16th century and rapidly spreading across Switzerland, Germany, and Austria, the Anabaptist movement secured a significant place among groups seeking religious renewal. Dissatisfied with the reformers' concept of a "people's church," the Anabaptists pursued a deeper and more radical model of religious life. This quest led them to develop a radical theological stance, rejecting infant baptism, oath-taking, and the intertwining of religious and state structures. Moreover, their refusal to swear oaths, assume any role in governance, and their advocacy for the independence of local churches demonstrated a fundamental will aimed at reshaping social order. Consequently, they were perceived as a serious threat by both Protestants and Catholics, subjected to intense persecution, torture, and systematic suppression. Ultimately, their communal existence became increasingly unsustainable.
This study examines the theological, social, and political approaches of the movement while analyzing how it was marginalized and systematically repressed by both Protestant Reformers and the Catholic Church in its early stages. Additionally, it explores how the Anabaptists, under the leadership of Menno Simons (1496–1561), organized themselves without the support of any dominant religious or political power and sustained their existence while preserving their theological identity.
Key findings of the research can be summarized as follows: The Anabaptists' rejection of infant baptism by adding a "conscious commitment" requirement to the sacrament of baptism, along with their emphasis on good works —modeled after Jesus’ life— as an integral part of true faith, was perceived by Reformers as a challenge to their own doctrines. Furthermore, during the Peasants' War (1523–1525), while Anabaptists supported peasants and farmers, Protestants sided with the princes—despite some shared beliefs—marking the beginning of Anabaptist persecution by Protestants. Additionally, the Anabaptists' dedication of loyalty and oaths solely to God and their refusal to participate in governance were seen by Catholics as fundamental opposition to the state and social order. Thus, it is concluded that the Anabaptists were targeted by both religious groups mainly due to their theo-political stance.
The study also identifies Menno Simons as the most influential figure in the revival and survival of the Anabaptist movement, which at one point faced near extinction. Simons' theological approach, based on "community brotherhood," "peace," and "tolerance," along with his dialogue-oriented strategies with political authorities, played a decisive role in shaping the modern Anabaptist movement's theological and sociological character. Notably, Simons' intellectual legacy extended beyond Anabaptism, inspiring various modern religious and political movements. These findings demonstrate that interpreting all Catholic-opposing movements of the 16th-century Reformation as part of a monolithic reform process is a methodological error, as clearly seen in the case of the Anabaptists. Indeed, this serves as a critical example for understanding the heterogeneous nature of Reformation movements and their sharply divergent theological-political positions.
In conclusion, this study examines the radical wing of the Reformation from a theo-political perspective, offering an original contribution to debates on religious pluralism and intolerance in early modern Europe. Through an interdisciplinary approach, it analyzes the historical evolution of the Anabaptist movement while addressing key sociological issues such as church-state relations, the suppression of religious minorities, and resistance strategies of alternative faith communities. The findings of the research deepen the understanding of Anabaptism as a historical phenomenon while providing historical perspective on contemporary religious radicalism, pacifist tendencies, and religion-authority tensions. By highlighting the multilayered nature of the Reformation, this study introduces an innovative viewpoint to the field, particularly emphasizing the critical references that the Anabaptist experience offers for modern struggles over religious freedom and liberty of conscience.
History of Religions Church Reformation Anabaptism Radical Reformation Infant Baptism
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Dinler Tarihi |
| Bölüm | Araştırma Makaleleri |
| Yazarlar | |
| Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2025 |
| Gönderilme Tarihi | 2 Ocak 2025 |
| Kabul Tarihi | 30 Mayıs 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 53 |