Kitap İncelemesi
BibTex RIS Kaynak Göster

Hadislerde Fakirlik ve Zenginlik Problemi

Yıl 2005, Cilt: 3 Sayı: 2, 217 - 220, 30.12.2005

Öz

Fakirlik ve zenginlik, insanlık için yaşanan ve yaşanacak olan varoluşsal bir gerçeklik ve sosyal bir vakıadır. Nitekim yaşanan tarihî süreç de, böyle bir realitenin toplumsal hayatta her zaman var olduğunu göstermektedir. İnsandan kaynaklanan sebeplerle birlikte, yaratılıştan gelen güç, kabiliyet farklılıkları ve buna bağlı olarak dünyanın imarının gerekliliği de bu sonucu tabiî kılmaktadır. Meseleye dinler açısından bakıldığında zenginlik ve yoksulluk, dinlerin dünyaya bakış açısıyla yakından ilişkilidir. Dinlerin özünde dünyaya karşı tamamen olumsuz bir tutum içine girilmeyip, çalışma ve mülkiyete olumlu bakıldığı görülür. Fakat bu bağlamda esas problem, kaynağını yine dinlerin kutsal metinlerinden alan tarihî dinî yaklaşımlarda âdeta dinî yaşantı ile fakirlik özdeşleştirilmiştir. Bu çerçevede fakirlik bir yönüyle problem olarak görülerek bir taraftan yüceltilmiş ve gönüllü fakirlik kurtuluşa ermek için ideal bir araç olarak kabul edilirken, diğer taraftan fakirliğin karşıtı zenginlik yüceltilmemiş, bir nevi yerilmiş ve aşağılanmıştır. Bu durum üzerinde durulması, irdelenmesi gereken bir husus olsa gerektir

Kaynakça

  • Hadis Tetkikleri Dergisi, (HTD), III/2, 2005.
Yıl 2005, Cilt: 3 Sayı: 2, 217 - 220, 30.12.2005

Öz

Kaynakça

  • Hadis Tetkikleri Dergisi, (HTD), III/2, 2005.
Toplam 1 adet kaynakça vardır.

Ayrıntılar

Birincil Dil Türkçe
Konular Din Araştırmaları
Bölüm Makaleler
Yazarlar

Ahmet Yıldırım

Yayımlanma Tarihi 30 Aralık 2005
Yayımlandığı Sayı Yıl 2005 Cilt: 3 Sayı: 2

Kaynak Göster

APA Yıldırım, A. (2005). Hadislerde Fakirlik ve Zenginlik Problemi. Hadis Tetkikleri Dergisi, 3(2), 217-220.
AMA Yıldırım A. Hadislerde Fakirlik ve Zenginlik Problemi. HTD. Aralık 2005;3(2):217-220.
Chicago Yıldırım, Ahmet. “Hadislerde Fakirlik Ve Zenginlik Problemi”. Hadis Tetkikleri Dergisi 3, sy. 2 (Aralık 2005): 217-20.
EndNote Yıldırım A (01 Aralık 2005) Hadislerde Fakirlik ve Zenginlik Problemi. Hadis Tetkikleri Dergisi 3 2 217–220.
IEEE A. Yıldırım, “Hadislerde Fakirlik ve Zenginlik Problemi”, HTD, c. 3, sy. 2, ss. 217–220, 2005.
ISNAD Yıldırım, Ahmet. “Hadislerde Fakirlik Ve Zenginlik Problemi”. Hadis Tetkikleri Dergisi 3/2 (Aralık 2005), 217-220.
JAMA Yıldırım A. Hadislerde Fakirlik ve Zenginlik Problemi. HTD. 2005;3:217–220.
MLA Yıldırım, Ahmet. “Hadislerde Fakirlik Ve Zenginlik Problemi”. Hadis Tetkikleri Dergisi, c. 3, sy. 2, 2005, ss. 217-20.
Vancouver Yıldırım A. Hadislerde Fakirlik ve Zenginlik Problemi. HTD. 2005;3(2):217-20.

İlim Tasavvurumuz Üzerine…

İslâm ilim geleneği, ihtiva ve temsil ettiği zâhirî, aklî, felsefî ve irfânî zenginliği ile küllî bir gerçekliği yansıtmaktadır. Söz konusu zenginlik alanlarının her birisi meşrûiyyetini, kendi usûlü dairesinde hakikat arayışı süreci içerisinde bulunuşuyla temellendirmektedir. Başlı başlarına müstakil birer ilim dalı olmaları ve bunun neticesinde tarifi, gayesi ve mesâili itibariyle sınırları belirgin olsa da, ortak bir tasavvura aracılık etmeleri dolayısıyla kaçınılmaz biçimde, bünyesinde sair ilimlerle kendi zaviyelerinden müştereklikler barındırır. Ne var ki, kendine has mesâildeki farklılaşmalar, bütünün temsil ettiği küllî tasavvurun varlığına engel değildir.
Geçmişte ve günümüzde, geleneğin bu yönü gözden kaçırıldığında, ilimler arası irtibat, sözü edilen müştereklikler üzerinden değil, ayrışmalardan hareketle kurulmaya çalışılmıştır. Esasen İslâm ilim geleneğini, ilimler arası iç çekişmelerin ve tartışmaların odağı olarak görmek böyle bir yaklaşım neticesinde ortaya çıkmıştır. Kadîm ilim geleneğimizi fikrî karışıklığın odağı olarak görme zafiyetini sadece şarkiyat geleneğinin bir refleksi imiş gibi kabul etmek kolaycı bir yaklaşımdır. Şarkiyat geleneği ‘ötekinin duruşunu’ temsil ettiği için dikkate alınması ve zafiyetlerine odaklanılması gereken, ‘öteki’lerin dışında kalanlar, yani ‘biz’ olmalıyız.
İlim ehli taifeyi teşkil eden bizlerin bu süreçte yapması gereken, dışardan ve çatışma odaklı yaklaşımı bir yana bırakıp; kendilerini İslâm tasavvurunu zayıflatmaya adamış kişilerin yöntemlerinin üst dilini keşfederek, benzer hatalara düşmekten kurtulmak, muhtelif ilimleri aynı müştereklikte cem eden kadîm geleneğimizin üst tasavvuruna odaklanmaktır.
İslâm toplumu olarak, fikrî hamlemizi gerçekleştirmemiz, körü körüne taklîdi bir yana bırakıp, bize ait değerler manzumemizi keşfetmemize bağlıdır. Modern çağın bilgi üzerindeki bizi kuşatan tahakkümü ve kendi değerlerini bize taşıyan imkânlarını ‘mihengimize’ vurmadan özümseme, bizi sürekli olarak kimliğimizden uzaklaştırmaktadır. Günümüzde öğrendiğimiz en önemli esas, ‘bilginin/ma‘lûmâtın’ kutsallığı iddiasıdır. Oysa her dönemde, mukaddes olan hakikat ve ma‘rifettir. Bir başka ifade ile varlığımız meşrûiyyetini bilgi peşinde koşmamızdan değil, hakikat yolcusu olmamızdan almalıdır.
Doğru yanlış her türlü bilginin kutsanması sebebiyledir ki, arama motorları ve sosyal medya plâtformaları üzerinden paylaşılan veriler, tıpkı, geçmişte ilimler ve ilim ehli arasında sadece ma‘lûmâta odaklanıldığında, ilimler arasındaki müşterek zeminin fark edilememesi ve İslâm tarihinin çatışmalar tarihi şeklinde algılanması gibi, bir ölçüye vurulmaksızın yaygınlığı nisbetinde doğru ve tayin edici bir konum ihrâz etmiştir. Bizler geçmişin ve günümüzün tecrübesinden istifade ederek, tekrar aynı hataya düşmediğimizden emin olmalıyız.
Şu halde, ilim ehline düşen, öncelikle ilimlerin usûlleri ve telif tarzlarının müşterekliğini temin eden ‘üst dilini’; bir başka ifade ile ‘küllî tasavvurunu’ keşfe yönelik gayretlerini arttırmaktır. İlmin bugünkü temsilcilerinin, İlâhî hakîkati zâhirî, aklî, rûhî, kalbî, irfânî plânda idrak için ömür tüketen geçmiş âlim, hakîm ve ârifler ile eserler üzerinden bağ kurmak suretiyle, onların arayış tecrübelerinden istifade etmeleri, ilimleri kuşatan küllî tasavvurun idrâkini mümkün kılacaktır. Bizi küllî tasavvura ulaştıracak olan vasıta, bazen dilin sunduğu imkânlar, bazen akıl, mantık ve felsefenin hâsıl ettiği kazanımlar, bazen de kalbin ve irfânî geleneğin ulaştığı hakikatler olabilecektir.
Bütün bu hususların arayışı içerisinde olan, Hadis Tetkikleri Dergisi (HTD) aracılığı ile de, bize ait duruşa ve müşterek tasavvuru keşfin zaruretine dikkat çekmeyi kaçınılmaz görüyoruz. Bir başka ifade ile, tedbirimizi alıp, tedârikimizi ikmâl ederek seyrimize devam etmenin mutlak ihtiyacımız olduğunu fark ederek, ‘cihet-i vahdemizi’ yeniden hatırlamalı, uydu olmaktan, ezilmişlikten kurtulmalı, kendimize ait usûl, ulemâ ve kitâbiyâta dönmeli, ilmî düşünüşümüzü yeniden ‘âlî tasavvurumuza’ uygun hâle getirmeliyiz.
Kırk ikinci sayımızla, akademik dergicilikte kemâle erdiğimizin göstergesi olarak, kesintisiz yayın hayatını sürdürerek, geride bıraktığımız ilk yirmi yılın ardından, Hadis Tetkikleri Dergisi’nin bu nüshasında; hadis ilimlerinin muhtelif alanlarında ilginizi çekecek tetkiklere yer verdik. İslâm coğrafyasının uzak diyarlarının tasavvurlarını bize sunan makaleler, eser tetkikleri, bilimsel etkinlik ve kitap tanıtımları bu sayımızda sizlerin ilgisine arz ettiğimiz içeriğimizdir.
Destekleriniz sayesinde muhteviyâtı daha da zenginleşecek olan Hadis Tetkikleri Dergisi (HTD) işaret edilen hususlarda bize iletilen her türlü talebe açık olup, bütün imkânlarını kullanarak arzu edilen hususlarda yazarlarımızın yanında olmaya çalışacaktır.
Geride bıraktığımız yirmi yıl ve kırk iki sayı boyunca Hadis Tetkikleri Dergisi’ne (HTD) destek olan, sahip çıkan, bizleri cesaretlendiren, yazılarıyla bizi onurlandıran hayatta olan ve ahirete irtihal eden bütün hoca ve kardeşlerimize şükranlarımızı sunarken, bundan sonra da HTD’nin imkânlarının, araştırmacılarımızın hizmetinde olduğunu te’yîden ifade istiyoruz. Gelecek sayılarımızda görüşmek dileğiyle...
Saygılarımızla...

İbrahim HATİBOĞLU