Sartre’ın varoluşçuluk düşüncesi, özneyi içi boş bir öznelliğe hapsettiği yönünde eleştirilerle karşılaşmasına rağmen, Sartre’ın özellikle “özgürlük” ve “varoluş” problemini kültürel, toplumsal, siyasal belirlenimlerle birlikte, “idealizm” tuzağına düşmeden tartışmaya çalıştığını görmekteyiz. Sartre’ın “ben” ve dünya arasındaki ilişkiyi açıklama çabasında “başka” sıyla kurulan ilişkiye olan vurgusu, varoluşçuluğu praksis alanına taşımasını ve sonuç olarak bireyi sadece “cogito” ya ya da tarihsel sürecin tinselliğine terketmeyerek, bilincin yönelimselliğiyle, praksis alanının belirlenimleriyle birlikte incelemesini sağlamıştır. Diyalektik de burada deneyimin dinamiğiyle birlikte varoluş problemini, praksis alanına çeken bir kavramdır. Bu noktada hiyerarşik ve adımları önceden belirli olduğu için tarih dışı gibi görünen diyalektik, Sartre’ın felsefesinde bir özgürlük alanına kapı aralar. Sartre’a göre bu tartışmalara felsefenin kattığı temel bakış açısı ise insanın çelişkileriyle, karar anları ve kararsızlıklarıyla nasıl bir arada değerlendirilebileceğidir. Bu değerlendirmeler bizi zamansallığın ve dolayısıyla da tarihselliğin nasıl kavranması gerektiğine dair bir tartışmaya götürürken, zamansallık problemi de insanın varoluşundan kaynaklı dinamizmini anlamanın önemli bir aracı olarak karşımıza çıkar. Bu bağlamda bu çalışmada Sartre’ın belirlemiş olduğu praksis alanı, zamansallık ve varoluş arasında kurmuş olduğu ilişkiden hareketle incelenmeye çalışılmıştır.
Although Sartre’s existentialism is criticized for imprisoning the subject in an empty subjectivity, we see that Sartre tries to discuss the problem of “freedom” and “existence” together with cultural, social and political determinations, without falling into the trap of “idealism”. Sartre’s emphasis on the relationship with the “other” in his effort to explain the relationship between “me” and the world enabled him to carry existentialism to the field of praxis, and as a result, to examine the individual together with the intentionality of consciousness and the determinations of the field of praxis, not leaving the individual only to the “cogito” or the spirituality of the historical process. Dialectic is also a concept that draws the problem of existence into the field of praxis, along with the dynamics of experience. At this point, the dialectic, which seems to be ahistorical because it is hierarchical and its steps are predetermined, opens the door to an area of freedom in Sartre’s philosophy. According to Sartre, the basic point of view that philosophy adds to these discussions is how people can be evaluated together with their contradictions, moments of decision and indecision. While these evaluations lead us to a discussion about how temporality and therefore historicity should be grasped, the problem of temporality also emerges as an important tool for understanding the dynamism of human existence. In this context, in this study, the field of praxis determined by Sartre was tried to be examined based on the relationship he established between temporality and existence.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2022 |
Gönderilme Tarihi | 8 Ekim 2021 |
Kabul Tarihi | 1 Mart 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 |
Bu eser Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.