İnsanın yeryüzünü en başta tarım sonrasında ise sanayi ve diğer teknolojilerle değişime uğratması ve dünya nüfusunun süreklilik arz eden bir şekilde artış göstermesi insan-çevre ilişkilerinde yeni bakış açısının ortaya çıkmasını doğurmuştur. Özellikle 1970’lerden sonra artan çevrecilik faaliyetleriyle birlikte zengin ekosistemleri ve biyoçeşitliliği sahip doğal alanları ve peyzajları güvence altına alarak gelecek nesillere aktarma düşüncesi ön plana çıkmıştır. Bu durum gerek merkezi hükümetler gerekse uluslararası örgütlerce çeşitli tedbirlerin alınmasıyla bazı önemli yapısal sorunların gündeme gelmesine neden olmuştur. Süregiden tartışmaların temelinde doğanın kimden ve nasıl korunacağı yatmaktadır. Bu bağlamda çalışmanın konusu dünyada ve Türkiye’de doğa korumanın tarihi süreçte geçirdiği kuramsal değişimlerdir. Çalışma böylelikle Türkiye’de doğa koruma faaliyetlerindeki mevcut durumun dünyadaki yaklaşımlarla benzerlik ve farklılıklarını ortaya koymayı amaçlamaktadır. 1970’li yıllardan sonra dünyada insansız doğa koruma yaklaşımı büyük ölçüde terk edilmiş, kırsal kalkınma ve diğer yararlanma düşünceleri neredeyse biyoçeşitliliği koruma ilkesinin önüne geçmiştir. Türkiye’de de benzer eğilimlerin ortaya çıktığı ancak kırsal kalkınma, eko turizm gibi pratiklerin gerçekten söz konusu alanlarda amacına ulaşıp ulaşmadığı doğa koruma literatüründe önemli bir eksiklik olarak dikkat çekmektedir. Bu bağlamda denilebilir ki koruma-kullanma ve kırsal kalkınma pratiklerinin ilişkisini, ortaya çıkan sorunları ortaya koymak için korunan alanların özgün kültürel ve doğal özelliklerini göz önüne alan daha fazla sayıda idiyografik karakterli nitel çalışmaya ihtiyaç vardır.
The transformation of the world
with industry and other technologies in the first place after agriculture and
the continuous growth of the world's population has led to the emergence of a
new perspective in human-environmental relations. Especially after the 1970s,
with increasing environmental activities, the idea of transferring natural
areas and landscapes with rich ecosystems to future generations has come to the
fore. This situation has led to the development of some important structural
problems by taking various measures by both central governments and
international organizations. The basis of the ongoing debate is who and how to
protect nature. In this context, the subject of the study is the theoretical
changes that nature conservation has undergone in the historical process in the
world and in Turkey. The study aims to demonstrate the similarities and
differences of the current situation in nature conservation activities in
Turkey with the approaches in the world. After the 1970s, the world's unmanned
nature conservation approach was abandoned, and rural development and other
exploitation ideas almost outnumbered the principle of biodiversity
conservation. It is noted as an important deficiency in the nature conservation
literature whether similar trends have emerged in Turkey but whether practices
such as rural development and eco tourism have actually achieved their goal in
these areas. In this context, it can be said that a more numerous qualitative
studies with idiographic character, taking into account the relationship of
conservation and rural development practices and the unique cultural and
natural characteristics of protected areas to present the emerging problems,
can be said to be need.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 18 Ağustos 2020 |
Kabul Tarihi | 28 Ocak 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 |
IBAD Sosyal Bilimler Dergisi / IBAD Journal of Social Sciences