Civilisation based conceptualisation was expressed
with Farabi’s utopia of “Righteous
Civilization” in İslamic thought. It is
possible to say that this concept was inspired from the prophet’s city Medina.
It is clear that the concept is neither similar to nor same as the concept of
“civilisation” in the western culture. There are also differences between the
city of western culture and the city of Islamic thought. In the Islamic city
there are no formations based on class
identities. The city is built around the “Mosque”. Cities, according to
Farabi’s modelling, have to be founded upon the units of community and family.
The neighborhood establishes a private space and does not contain workplaces.
It is clear that Ottoman institutions of the city saw the people in the city as
a “community”. The Ottoman State did not initiate any investment in social
life. Naturally the community was responsible for the construction of the Ottoman neighborhood.
The people of the neighborhood are said to have established a transcendental
social atmosphere for rights and freedoms idealised in the modern centuries.
Neighborhood used to create autonomous space for education, social life, and
worshipping. The life space that makes the regulations of the modern times
regarding compensation, social security, solidarity, and the union structure
different but more functional was already existing in the neighborhood.
İslam
düşüncesinde “Medeniyet” eksenli kavramlaştırma Farabi’nin “Fazıl Medeniyet”
ütopyası ile ifadelendirildi. Bu kavramın Peygamber’in şehri Medine’den mülhem
olduğu da söylenebilir. Kavramın Batı kültürüne ait civilization/ uygarlık ile
bir benzerlik ya da ayniyet taşımadığı açıktır. Batı kültürünün “kent”i ile
İslam düşüncesindeki “şehir” de farklılıklar arz etmektedir. İslam şehrinde
sınıfsal kimliklere dayalı şekillenmeler yoktur. Şehir “Cami”nin etrafında
kuruludur. Farabi’nin modellemesine göre şehirler, cemaat ve aile birimlerine
dayanmak mecburiyetinde. Mahalle mahrem alan kurar ve işyeri barındırmaz. Osmanlı şehir kurumlarının şehir
insanını “cemaat” halinde kavradığı açıktır. Osmanlı devleti, sosyal hayata
yönelik hiçbir yatırıma girişmemiştir. Doğal olarak Osmanlı mahallesinin
imarından mahalleli sorumluydu. Mahalle insanının, yaşadığı beldede modern
yüzyıllarda idealize edilmiş hak ve özgürlüklere aşkın bir içtimai ortam
sağladığı görülmektedir. Mahalle eğitim, sosyal yaşam, ibadette özerk alan
açmaktaydı. Modern zamanların kefalet, sosyal sigorta, dayanışma, sendikal yapı
ile ilgili düzenlemelerini farklı ama kesinlikle daha işlevsel kılan yaşam
alanı mahallede tesis edilmişti.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2010 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2010 Cilt: 1 Sayı: 2 |