Afet sonrası kalıcı konut uygulamalarının en tartışılan sonuçlarından biri afetzedelerin yaşam biçimleriyle uyumsuz yeni yerleşim alanlarının oluşturulmasıdır. Memnuniyetsizlikle sonuçlanan bu durum, ya yerleşim alanlarının terkedilmesine ya da kullanıcı eliyle değişikliğe uğratılmasına neden olmaktadır. Konut üretim süreci sadece bir barınma probleminin çözümü olarak görülmemeli, tüm toplumsal ihtiyaçlara cevap veren bir fiziksel çevre yaratma eylemi olarak ele alınmalıdır.
Bu bağlamda, yapılan çalışma ile toplumların yaşam kalitesini etkileyen sosyal sürdürülebilirlik parametreleri derlenerek Türkiye’de deprem sonrası üretilmiş toplu konut örnek alanları özelinde değerlendirilmiştir. Çalışma kapsamında veri toplamak için gözlem, anket ve görüşme tekniği kullanılmıştır. Anket çalışmasında kullanıcıların demografik özellikleri dikkate alınarak yaşadıkları konutu ve yapılı çevreyi değerlendirmeleri istenmiştir. Türkiye’nin doğusunda bulunan Bingöl İlinde 2003 depremi sonrası yapılmış olan İnönü, Uydukent ve İçmeler Mahallesi toplu konutlarında yaşayan 207 konut kullanıcısıyla yüz yüze görüşülerek basit rastlantısal örneklem yöntemi ile anket çalışması yürütülmüş ve veriler elde edilmiştir. Çalışma kapsamında “Afet sonrası kalıcı konut üretiminde sosyal sürdürülebilirlik parametrelerinin dikkate alınması kullanıcı memnuniyetinde önemli role sahiptir” hipotezi irdelenmiştir.
Sonuç olarak; konutun, sosyal, kültürel ve bölgesel özelliklerle uyumu, kullanıcı katılımı, yeniden yerleşimin benimsenmesi, aidiyet duygusu, ortak değerlerin pekişmesi, güven hissi, kimlik ve yaşam kalitesinde iyileşme gibi parametrelerin kullanıcı memnuniyetini önemli düzeyde etkilediği tespit edilmiştir.
Kalıcı afet konutları Sosyal sürdürülebilirlik Kullanıcı memnuniyeti toplu konutlar deprem
One of the most controversial results of permanent housing practices after a disaster is the creation of new residential areas that are incompatible with the way of life of disaster victims. This situation, resulting in dissatisfaction, either causes residential areas to be abandoned or modified by the user. In addition, it reveals that the housing production process should not be seen only as a solution to the housing problem, and the importance of creating new residential areas considering all social needs.
With this study, social sustainability parameters affecting the quality of life of communities were compiled and evaluated in the context of mass housing project areas produced after earthquakes in Turkey. The majority of mass housing production in Turkey is carried out by the Housing Development Administer (TOKI). Observation, questionnaire and interview techniques were used to collect data within the scope of the study. In the survey study, users were asked to evaluate their housing and built environment by taking into account their demographic characteristics. 207 residential users living in Inonu, Uydukent and Içmeler neighborhood mass housing, which were made after the 2003 earthquake in Bingöl in eastern Turkey, were interviewed face-to-face and surveyed by simple random sampling method and data on the subject were obtained. As part of the study, the hypothesis that "taking into account social sustainability parameters in the production of post-disaster permanent housing plays an important role in user satisfaction" was examined.
As a result, housing social, cultural and regional characteristics for compliance with the restructuring settlement and the adoption of a sense of belonging, shared values strengthen a sense of trust, identity, improvement in quality of life, user participation in design, the improvement of living standards the impact on parameters such as user satisfaction has been determined to be significant..
Permanent housing social sustainability user satisfaction mass housing earthquake
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Mayıs 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 12 Sayı: 32 |