Mekân, salt coğrafi bir terim olmanın ötesinde, bireysel ve toplumsal ilişkilerin şekillendiği yer olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumsal yaşam alanının önemli bir dinamiği haline gelen mekânlar, istek, ilgi ve ihtiyaçlar dâhilinde dönüşüme uğramaktadır. Özellikle insanların yoğunlukta yaşadığı kentsel mekânlar, söz konusu değişim ve dönüşümün merkezi haline gelmiştir. Covid-19 salgınıyla birlikte kentsel mekânlar, daha görünür, daha çok risk barındıran ve üzerinde çokça düşünülen bir yer olmuştur. Bu anlamda çalışmanın konusunu, Covid-19 salgını bağlamında kentsel mekan ve mekanın yeniden tahayyülü oluşturmaktadır. Covid-19 salgını kapsamında alınan önlemlerin, gündelik yaşam, ekonomi, eğitim, kültür gibi alanlarda değişim oluştururken; salgının mekân üzerinde de ne gibi değiştirip dönüştürücü etkisinin bulunduğu, çalışmanın temel amacını oluşturmaktadır. Bu anlamda bu çalışmada, Erzurum’da kent merkezinde yaşayan 7’si kadın ve 7’si erkek olmak üzere toplamda 14 kişiyle nitel araştırma yöntemi kapsamında derinlemesine mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Alan araştırması sonucunda, Covid-19 salgınıyla birlikte, alınan tedbirler kapsamında tek bir yaşam alanının hem eğitim hem çalışma hem de boş vakitlerin değerlendirildiği mekân olarak deneyimlendiği görülmüştür. Kentsel mekânların avantaj ve dezavantajlarının sorgulandığı sonucuna ulaşılmıştır. İnsanları kente bağlayan dinamikler kapsamında kentten ayrılamadıkları, fakat kentin dezavantajlarını bertaraf edecek alternatif yaşam alanları oluşturma eğiliminde oldukları anlaşılmıştır.
Space, beyond being a mere geographical term, emerges as a place where individual and social relations are shaped. The subject of the study is the re-imagination of urban space and space in the context of the Covid-19 outbreak. While the measures taken within the scope of the Covid-19 outbreak create change in areas such as daily life, economy, education and culture; the main purpose of the study is what the epidemic has had a transformative effect on the space. In-depth interviews were conducted within the scope of qualitative research method with a total of 14 people, 7 of whom were women and 7 of whom were men, living in the city center of Erzurum. It was observed that with the Covid-19 epidemic, within the scope of the measures taken, a single living space was experienced as a place where both education, work and leisure time were spent. It was concluded that the advantages and disadvantages of urban spaces were questioned. It is understood that they cannot leave the city within the scope of the dynamics that connect people to the city, but they tend to create alternative living spaces that will eliminate the disadvantages of the city.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Eylül 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Sayı: COVID-19 Sonrası Kentsel Kamusal Mekânların Dönüşümü |