Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri yaklaşık elli yıllık bir geçmişe sahiptir. Fakat Türkiye, Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinden özellikle Tanzimat’tan itibaren yaklaşık 175 yıldır y.nünü batıya d.nmüş, devletteki çöküşün ancak batı gibi olunursa önlenebileceği kanaati ortaya çıkmıştır. Bu düşüncenin sonucu olarak aydınlarımız ve devlet adamlarımız sosyal ve ekonomik yönden kalkınmanın ancak Batılılaşarak (Avrupalılaşarak) olabileceği kanaatini taşımaya başlamışlardır. Bu kapsamda genel olarak Türkiye’de Avrupalılaşma denildiği zaman dar anlamda Avrupa Birliği’ne uyum anlaşılmaktadır. Avrupa Birliği (AB) üye ve aday ülkelerin siyasi ve ekonomik yapılarına etki etmektedir. Avrupalılaşma kavramı ile ifade edilen söz konusu “etki”, akademik yazında sıklıkla kullanılmaktadır. Türkiye 1999 yılında AB’den tam üyelik statüsü elde etmiş, 3 Ekim 2005 tarihinde AB ve Türkiye arasında tam üyelik müzakereleri başlamıştır. Bu müzakereler kapsamında AB, aday ülke konumundaki Türkiye’den, uyum sürecinde birtakım yükümlülükleri yerine getirmesini talep etmektedir. Bu itibarla 14/6/2012 tarihinde 6328 Sayılı Kanunla kurulan Kamu Denetçiliği
Kurumu’da AB’nin bu etkisinin bir sonucumu dur? Yoksa Türkiye’nin kendi iç dinamiklerinden doğan bir kurum mu dur? Geçmişte ve günümüzde farklı kültürel mirasa, farklı bir medeniyete, farklı yönetim geleneğine sahip olan Türkiye’de kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu Avrupa ülkelerindeki gibi kendisinden beklenen sonucu verebilir mi? sorularına cevap aramak bu çalışmanın kapsamını oluşturmaktadır.
Bölüm | Sayı |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Nisan 2016 |
Gönderilme Tarihi | 1 Haziran 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 12 Sayı: 2 |