تهدف الدراسة إلى توضيح الاختلاف بين علوم الحديث وعلوم القراءات في توثيق الرواة وتجريحهم، حيث أن التوثيق له ركنان هما العدالة والضبط، وهذا الأخير-الضبط- تختلف معاييره في علوم القراءات عن علوم الحديث، فذكرت ما يلزم لتحقق الضبط عند المحدثين وما هي شروط القراء الذين يعتبرون حجة في القراءات، وشروط القراءة المقبولة، ثم عرضت الدراسة القراء العشرة ورواتهم، مع ذكر أقوال أهل الجرح والتعديل فيهم من المصادر المعتمدة، ثم قيمت أحوالهم واستخلصت أهم الأسباب التي كانت وراء ضعف رواية بعضهم للحديث. وبعد ذلك تحدثت الدراسة عن الشبهة التي أُثيرت نتيجة الخلط في التوثيق بين القراءات والحديث، وتضعيف علماء الجرح والتعديل بعض أئمة القراءات الذين تصدوا لإقراء القرآن الكريم، وعدم التعامل مع خصوصية كل فن على حدى، وأبرز هذه الشبهات كون عاصم وحفص إمامين في القراءة رغم توهين نقاد الحديث لهما. فقامت الدراسة بالحديث عن مكانة الإمامين عاصم بن أبي النجود وحفص بن سليمان في الحديث، وذكرت أقوال أهل الجرح والتعديل فيهما، ثم فرقت بين العدالة والضبط، لأن منهج الجرح والتعديل مبني على الضبط والعدالة، فإن كان تضعيف نقاد الحديث للراوي _القارئ_ من باب العدالة؛ فإن هذا التضعيف ينسحب على الحديث والقراءة، وأما إن كان التضعيف من باب الضبط فحينئذ يعمل بالقاعدة التي تقول: إن لكل فن معاييره في الضبط، والضبط المشترط في كل علم هو الضبط الخاص به، لا الضبط الكلي في جميع العلوم، فالمقرئ تنصرف همته إلى القراءات، والـمحدث إلى الحديث...وهكذا، ومن هنا استقام توثيقُ الإمام حفص في القراءات وتضعيفه في الحديث. وقد خلصت الدراسة إلى أن حال القراء بالنسبة لرواية الحديث غالباً، يتردد بين الثقة والصدوق، ومنهم من نزل عن ذلك، لعدم اعتنائهم بالحديث واهتمامهم فيه كاهتمامهم بالقراءات، وعدم ملازمتهم لشيوخهم في الحديث مثل ملازمتهم لشيوخ القراءة. ومن نزل عن رتبة الثقة، كالإمام عاصم، ومن ضعف كالإمام حفص في الحديث من القراء، لم يكن ضعفه بسبب العدالة التي هي أحد ركني التوثيق، بل ضعفه من باب معايير الضبط المعتبرة في الحديث. كما خلصت الدراسة إلى أن تقصير العالم في غير فنه الذي اشتهر به، لا يعني أنه غير مقبول القول في فنه، لأن الأصل في العلوم أن لكل فن رجاله، فقد يعتني شخص ما بفنٍ ويوليه اهتمامه فيضبطه، ويقصر فيما عداه، فلا تلازم بين ضعف العالم في علم ونبوغه في علوم أخرى، فكم من فقيه وقاض وصالح تكلم فيهم أئمة الحديث من قبل حفظهم، وسوء ضبطهم، ومع ذلك لم يعتبر ذلك طعنًا في دينهم وعدالتهم. وأنه عند النظر في أحوال القراء يجب الرجوع إلى الكتب التي اهتمت ببيان أحوال القراء، وبالمقابل عند النظر في أحوال رواة الحديث علينا مراجعة تراجم رجال الحديث. كما بينت الدراسة اهتمام العلماء قديماً وحديثاً بعلم الرجال، حيث قاموا بتتبع أحوال الرواة وتفصيل أمرهم في جميع شيوخهم، وجمعوا من يصدق عليهم التجريح والتضعيف النسبي وتكلموا عنهم. وأن تبيين أهل العلم لحال الرواة، وتمييز أماكن ضعفهم عن أمكن قوتهم، يعدُّ من شدة التحري، والصدق، والإنصاف في الحكم على الرجال، مما يدعو إلى الثقة بأقوالهم، والاطمئنان إلى أحكامهم.
The purpose of this research is to explain the difference between the science of ḥadīth and the science of qirāʾāt about the al-jarḥ wa-l-taʿdīl of the narrators. While determining whether the narrator is reliable (taʿdīl) two orders, ʿadāla and zabt, are taken as basis. These two basis differ from the science of qirāʾāt as a criterion for zabt from the science of ḥadīth. In this study, the conditions required for the realization of the zabt according to the muḥaddiths were examined, and the conditions that imams regard as the qirāʾāt and the conditions of the accepted qirāʾāt were revealed. The words of the scholars of ahl-i jarḥ about the imams of qirāʾāt and their narrators were mentioned and then their status was evaluated in terms of ḥadīth science with mentioning the thoughts of ahl-i jarḥ wa-l-taʿdīl about them. In addition, the reason why the hadith narrations are weak is also revealed. The difference between the ḥadīth and the science of recitation in terms of evaluating the narrators has caused some confusion. For example, Imam ʿĀṣim and Imam Ḥafṣ, who are regarded as imams in the science of qirāʾāt were both criticized as narrators in the science of ḥadīth. The research talked about Imam ʿĀṣim and Imam Ḥafṣ in ḥadīth and mentioned the thoughts of ahl-i jarḥ wa-l-taʿdīl' about them, In this direction, if the hadith critics state that the narrator (kāri has narration) is weak in terms of justice, this situation is equally valid for ḥadīth and recitation, but if only memorizing was criticized then it will be acted according to this rule: Every science acts according to its own method regarding around zabt. The terms of zabt of each science are unique. In other words, a scholar does not have to satisfy the requirements of every science. kāri cares about qirāʾāt, narrator cares about ḥadīth. Hence Imam Ḥafṣ was proved reliable in qirāʾāt and weak in ḥadīth. The research also concluded that the reality of the imams of recitation in terms of hadith: they are generally between Ṣadūq and Ṣīka, and some of them are less than that; Because the care they showed in qirāʾāt and the harmony with their shaykhs were not the same care and attention in the field of ḥadīth. For instance, Imam ʿĀṣim and Imam Ḥafṣ relegated from reliability status, and their weakness was because of memorizing not Justice. The research also concluded that a scientist's failure in other majors doesn't mean his thoughts are rejected in his own major, because every specialty has its own experts. So, there's no relation between a scientist's weakness in a major and strength in another. Ḥadīth scholars also mentioned the weaknesses of fuqahāʾ, qāḍīs, and righteous people in hifz.However, this is an evaluation made within the framework of the science of ḥadīth, not as a criticism of their justice or religion. When looking at readers' status, books which are concerned about mentioning their status should be reviewed. When looking at narrators' status on the other hand, we should review books devoted to the men of ḥadīth. The research also concluded ahl-i ḥadīth past and present care about al-jarḥ wa-l-taʿdīl science as they have followed narrators' status in detail and talked about those who agree with discrediting and weakening them as well. And that mentioning the status of narrators and highlighting their weak and strong spots are considered as a very honest, accurate and fair method in judging them. Which leads to trust their sayings and reassurance of their judgments.
Bu araştırmanın amacı hadis ilmi ve kıraat ilmi arasında râvilerin cerh ve ta’dîli hakkındaki ihtilafı açıklamaktır. Râvinin güvenilir olup olmadığı tespit edilirken (ta’dîl), adâlet ve zabt olmak üzere iki rükün esas alınmaktadır. Bu iki rükündan zabt konusunda ölçüt olarak kıraat ilmi, hadis ilminden farklılık göstermektedir. Bu çalışmada muhaddislere göre zabtın tahakkuku için gerekli olan şartlar incelenmiş ayrıca kıraat imamlarının kıraatte hüccet olarak itibar ettiği şartlar ve makbul kıraatlerin şartları ortaya konmuştur. Cerh ehlinden münekkitlerin kıraat imamlarına ve râvilerine dair sözleri zikredilmiş ve ardından hadis ilmi açısından durumları değerlendirilmiştir. Ayrıca hadis rivayetlerinin neden zayıf olduklarının sebebi de ortaya konmuştur. Hadis ve kıraat ilmi arasında râvileri değerlendirme bakımından farklılık olması bir takım karışıklığa sebep olmuştur. Mesela kıraat ilminde imam olarak kabul edilen İmam Âsım b. Ebi'n-Necûd ve İmam Hafs b. Süleymân hadis ilminde tenkide uğrayan birer râvi olmuştur. Bu çalışmada söz konusu iki İmam Âsım ve Hafs’ın hadisteki durumlarından, cerh ve ta’dîl ehlinin bu iki imam hakkındaki değerlendirmelerinden bahsedildi. Bu doğrultuda hadis münekkidleri râvinin (rivayette bulunan kāri) adâlet bakımından zayıf olduğunu belirtirse bu durum hadis ve kıraat için aynı ölçüde geçerlidir. Eğer zabt yönünden zayıf olduğu belirtilirse o zaman şu kurala göre amel edilir: Her ilim zabt konusunda kendi usûlüne göre hareket etmektedir. Her ilmin zabt şartları kendine hasstır. Yani bir ilim ehli, her ilmin zabt şartlarını taşımak zorunda değildir. Kāri dikkatini kıraate, hadisçi ise hadise verir. Dolayısıyla İmam Hafs kıraatte sika iken hadis ilminde zabtından dolayı zayıf olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca bu çalışmada kıraat imamlarının hadis açısından durumları hakkında genel olarak şu sonuca ulaşılmıştır: Bazıları daha alt seviyede olmakla birlikte genelde sadûk ve sika arasındadırlar. Çünkü kıraatte gösterdikleri itina ve şeyhlerine uyum hadis alanında aynı özen ve ihtimam içerisinde olmamışlardır. Hadiste kurrâlardan İmam Âsım gibi sika seviyesinden daha alt seviyede kalan ve İmam Hafs gibi zayıf seviyesinde olan imamların zayıflığı tevsîk’in şartlarından biri olan adâlet dolayısıyla değildir. Daha ziyade hadiste itibar edilen zabt şartları bakımından bir zayıflıktır. Çalışmada ulaşılan bir diğer sonuç ise alimlerin meşhur oldukları alan dışındaki eksiklikleri kendi alanlarında da eksik oldukları anlamına gelmemektedir. Çünkü aslında her alan kendi özel çerçevesinde yetişen ehil alimlere sahiptir. Bir kişi sadece bir ilim dalı ile ilgilenip kendi alanına yoğunlaşarak bu alanda derinleşebilir. Bununla birlikte diğer ilim dallarında eksik kalması mümkündür. Ancak bu eksiklik kendi alanındaki dehasına etki etmeyecek bir eksikliktir. Hadis alimleri fakihler, kadılar ve salihlerin de hıfz konusundaki zayıflıklarından bahsetmiştir. Ancak bu durum onların adâlet durumlarına ya da dinlerine yönelik bir eleştiri olarak değil hadis ilmi çerçevesinde yapılan bir değerlendirmedir. Kurraların durumları değerlendirilirken kurraların ahvalini beyan eden kitaplara müracaat etmek gerekir. Buna karşılık râvilerin ahvali değerlendirilirken rivayetlerde ismi geçen şahısları hadis ilmi çerçevesinde ele alan ricâl kitaplarına müracaat etmek gerekmektedir. Hadis alimleri, râvilerin hallerini en ince ayrıntısına kadar takip etmiş, cerh ve ta’dîl işleminden sonra taz’if edilenleri ve sika olarak görülenleri iki ayrı grup halinde sınıflandırmıştır. Hadis alimleri râvilerin hallerini açıklarken, zayıf noktalarını kuvvetli noktalarından ayırırken çok titiz ve dürüst hareket etmişlerdir. Bir kişi hakkında cerh veya ta’dîl yönünde hüküm verirken insaflı davranmaya özellikle özen göstermişlerdir. Bu durum da onların sözlerini ve hükümlerini daha güvenilir kılmakta ve bizlere doyurucu bilgiler sunmaktadır.
Birincil Dil | Arapça |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |