Bu makalenin amacı Plotinus’un Arapça çeviri literatüründeki Akıl teorisini incelemektedir. Plotinus’un akıl (Nous) teorisi, Aristoteles’e atfedilen Üsûlûcyâ ve Fârâbî’ye atfedilen Risâle fî İlmi’l-İlâhi adlı eserler üzerinden İslâm düşüncesine intikal etmiştir. Üsûlûcyâ müellifi, Enneadlar karşısında özgür bir davranış sergilemiş, teorileri bağlamından kopartarak kendi anlayış ve inanışına göre genişletmiş ve teistik bir kıvama dönüştürmeye çabalamıştır. Örneğin Üsulucya’da logos sözcüğü, “kelime” terimi ile karşılanmıştır. Bu bağlamda akıl yahut mantık veya bunların türevleri gibi bir sözcük tercih edilmemiştir. Üsûlûcyâ’da “aktif kelime” genellikle Plotinus’un kullanmış olduğu Stoacılıktaki “tohumsal neden” veya Aristoteles’in “maddeye girmiş neden” kavramının karşılığı olarak kullanılmıştır. Bu kullanım, Yunanca-Arapça çeviri literatürünün anlam ve kelime seçimi dağarcığına aykırı bir tercihtir. Bu metinlerde Aklın Bir’den Ruh’un da Akıldan taşmasına dair ana fikir korunmuştur. Ancak çeviri metinlerinde yaratma ve sudur aralarında herhangi bir gerilim ve çelişki olmayacak şekilde işlevsel kılınmıştır. Üsûlûcyâ’ya göre Akıl Bir’den taşmıştır. Akıl, eksiksiz, tam ve mükemmeldir. Akıl âleminde bilkuvvelik bilfiillikten üstündür. Akıl hem Bir’e temaşa yoluyla hem de aşağı âleme bir tür hareket halindedir ancak bu hareket mekânı gerekli ve zorunlu kılmadığı için bir tür sükûn halindedir. Aklın hareketi akletmektedir. Aklın akletmediği bir durum mümkün değildir. Dolayısıyla aklın hareketi sükûnu iptal eden bir zemin üzerine değildir. Üsûlûcyâ’da Akıl Eflatuncu bir tarzda Bir’e yapıştırılmıştır. Üsûlûcyâ’da, Enneadlar’da Bir’in niteliği olan bazı unsurlar Akla, Akla ait olan bazı nitelikler de Bir’e verilmiştir veya aralarında paylaştırılmıştır. Üsûlûcyâ, Akla dair bilgili cahillik teorisini inşa etmekle, cehlin veya cehletmenin bilgiden üstün olacağı şeklinde bir teori inşa etmiştir. Bu teorinin asıl amacı ise, Yeni-Eflatunculuğun bilgisiz ve düşüncesiz Tanrı teorisini teistik dinlerden gelebilecek eleştiriye karşı korumaktır. Buna göre Akıl Bir’in bilgisine sahip olamamaktadır; çünkü bilgi elde etmek başlı başına bir sebep-sonuç ilişkisidir. Eğer sonuçlar sebebin bilgisine sahip olursa bu durumda sonuçlar sebebin sebebi kategorisine yükselmektedir. Bu nedenle aslında Bir’in sonucu olan Aklın, Bir hakkında bilgi sahibi olması mümkün değildir. Akıl hem kendisinden yukarı olan Bir hakkında hem de kendisinden aşağı olan duyusal âlem hakkında bilginin en üst kademsini oluşturan bir cehl halindedir. Keza bilgi elde etmek başlı başına bir muhtaçlığı gerekli kılmaktadır. Bu nedenle Aklın herhangi bir şekilde ihtiyaç duymayacağı aşağı âlem yani ruhun dünyası hakkında bir bilgiye ihtiyacı yoktur. Bu durumda Üsûlûcyâ müellifi Tanrı’nın kendinden altındaki şeyleri bilemeyeceğini ve idrak edemeyeceğini söylerken aslında bu durum Tanrının gelecek zamanlı önermeleri bilemeyeceği şeklindeki bir sonucu da beraberinde getirmektedir. Bu olgu, Plotinus’un Tanrı’sının teistik dinlerin eleştirilerinden tam olarak kurtulamayacağını ima etmektedir. Aynı çelişki kendi özel koşullarında akıl için de geçerlidir. Üsülûcyâ’da Akıl bütün cevherlerin ve hayati unsurların sebebidir. Aklın hareketleri cevherlerin bizâtihi kendileridir. Aklın fiili olmasının dışında Akıl’dan sonra yer alan herhangi bir cevher yoktur. Ancak Akıl hakiki ilk olan fâilin fiili olduğundan, Akıl hareketleriyle cevherleri meydana getirir. Bu bağlamda Aklın görevi daima akletmektir. O hem Bir hakkında hem de eşya üzerinde temaşa halindedir. Keza Akıl varlığı aklettiği için varlık, varlık kimliğini kazanmakta, varlık da Akıl tarafından akledildiği için varlık olmaktadır. Bir’in Akla ışıması gibi Akıl da ruhun dünyasına ışığını saçmakta ve ruhun dünyası olan duyusal alemi yaratmaktadır. Üsûlûcyâ’ya göre akıllar çeşit çeşittir. Yüce âlemde Akıl olarak bulunmalarına rağmen aşağı âlemde farklı bir kategoridirler. İnsandaki akıl nasıl ki diğer canlılardakinden farklı ise, yüce âlemdeki akılın yeri de diğerlerine göre daha yücedir.
İslâm Felsefesi Plotinus Enneadlar Üsûlûcya Risâle fî İlmi’l-İlâhi Akıl.
This article aims to examine Plotinus' theory of intellect in Arabic translation literature. Plotinus' theory of intellect (Nous) was transferred to Islamic thought through works called The Theology of Aristotle, which was attributed to Aristotle, and Riṣāle fī al-İʿlm al-İlāhī, which was attributed to al-Fārābī. The author of the Theology of Aristotle displayed a free attitude towards the Enneads, took the theories out of their context, expanded them according to his understanding and belief, and tried to transform them into a theistic consistency. For example, logos is translated by "word" in the Theology of Aristotle. In this context, words such as reason, logic, or their derivatives are not preferred. In the Theology of Aristotle, the "active word" is generally used as the equivalent of the Stoic concept of "seed cause" used by Plotinus or Aristotle's concept of "cause that has entered matter." This usage is contrary to the vocabulary of meaning and word choice of the Greek-Arabic translation literature. In these texts, the main idea is preserved that the intellect emanates from the One, and the spirit emanates from the intellect. However, in the Theology of Aristotle, creation and emanation are made functional in a way that there is no tension or contradiction between them. According to the Theology of Aristotle, the intellect emanates from the One. The intellect is complete and perfect. In the realm of intellect, potentiality is superior to actuality. The intellect is in a kind of movement both to the One through contemplation and to the lower realm, but since this movement does not necessitate and necessitate a place, it is in a kind of tranquillity. The movement of the intellect is reasoning. A situation in which the intellect does not intellect is not possible. Therefore, the movement of the intellect is not on a ground that cancels the tranquility. In the Theology of Aristotle, the intellect is attached to the One in a Platonic manner. In the Theology of Aristotle, some elements that are attributes of the One in the Enneads are given to the intellect, and some attributes belonging to the intellect are given to the One or shared between them. By constructing the theory of knowledgeable ignorance of the intellect, the Theology of Aristotle constructed a theory that ignorance or ignorance would be superior to knowledge. The primary purpose of this theory is to protect the Neo-Platonist theory of an ignorant and thoughtless God against criticism from theistic religions. Accordingly, the intellect cannot have the knowledge of the One, because obtaining knowledge is in itself a cause-and-effect relationship. If the results show knowledge of the cause, then the results rise to the category of the cause of the cause. Therefore, it is impossible for the intellect, which is the result of the One, to know about the One. The intellect is in a state of ignorance that constitutes the highest level of knowledge about the One, which is above it, and about the sensory world, which is below it. Likewise, obtaining knowledge necessitates a need. Therefore, the intellect does not need any knowledge about the lower world, the world of the soul, which it does not need in any way. In this case, when the author of the Theology of Aristotle says that God cannot know and perceive things below Himself, this situation brings with it the conclusion that God cannot know future-tense propositions. This fact implies that Plotinus' God cannot entirely escape criticism from theistic religions. The same contradiction applies to reason in its circumstances. In the Theology of Aristotle, the intellect is the cause of all substances and vital elements. The intellect's actions are the substances themselves. No substance takes place after the intellect, except that the intellect is the act of the intellect. However, since the intellect is the act of the actual first agent, it brings the essence into being through its actions. In this context, the duty of the intellect is always to intellect. It is in a state of contemplation about the One and things. Likewise, since the intellect intellects being, being acquires the identity of being, and being becomes being because it is intellected by the intellect. Just as the One radiates to the intellect, the intellect sheds its light on the world of the soul and creates the sensory realm, which is the world of the soul. According to the Theology of Aristotle, the intelligences are of various kinds. Although they exist as the intellect in the higher world, they are a different category in the lower world. Just as the intellect in man is different from that in other living beings, the place of the intellect in the higher world is higher than the others.
Islamic Philosophy Plotinus Enneads the Theology of Aristotle Risâle fî İlmi’l-İlâhi Nous.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Felsefesi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 29 Haziran 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 12 Şubat 2024 |
Kabul Tarihi | 14 Mayıs 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 12 Sayı: 1 |