Aristotle mentions the four classes of
existence in the introductory chapter of his book, Categories. These classes of
existence are expressed by him as not in subject but predicated to subject, in
subject but not peredicated to subject, both in subject predicated to subject
and neither in subject nor predicated to subject. These are described by Fārābī
and Ibn Rushd respectively as the universal essence, singular accident,
universal accident and singular essence. In the logic of propositions, these
classes of existence have an importance in the context of subject-predicate
relation. From this point of view, only the universal entities, i.e. the
universal essence and the universal accidents can be a predicament. Fārābī
evaluates the situation of universals predicate in terms of giving information
about the substance and accidents of the subject. Accordingly, the universal
essence is given only information about the substance of subject, while the
universal accident provides information on both the substance of subject and
the of accident of subject. Ibn Rushd finds this approach of Fārābī wrong and
therefore contrary to Aristotle’s purpose, in terms of the unity and
multiplicity of the subject that the universals predicate. This study tries to
analyze universal essence and accidents from the classes of assets that can be
a predicate by means of the three mentioned philosophers. Here, first of all,
Aristotle's classes of existence and Ibn Rushd's comments on it, and then
Fârâbî’s approach to those who can become predicates are examined. Finally,
based on the Ibn Rushd's criticisms on Fārābī, the difference between the two
philosophers is evaluated.
Aristoteles, Kategoriler adlı eserinin
girişinde dört varlık sınıfından bahseder. Onun tarafından bu varlık sınıfları,
bir konuda bulunmaksızın konuya yüklenen, bir konuda bulunup da konuya
yüklenmeyen, hem konuda bulunan hem de konuya yüklenen ve ne bir konuda ne de
bir konuya yüklenen şeklinde dile getirilmektedir. Bunlar, Fârâbî ve İbn Rüşd
tarafından sırasıyla tümel cevher, tekil araz, tümel araz ve tekil cevher
olarak ifadelendirilir. Önermeler mantığında bu varlık sınıfları, konu-yüklem
ilişkisi bağlamında bir öneme sahiptir. Bu açıdan bunlardan sadece tümel
varlıklar, yani tümel cevher ve tümel arazlar bir konuya yüklem olabilirler.
Fârâbî, yüklem olan tümellerin durumunu, yüklendikleri konunun zatı ve
arazlarına ilişkin bilgi vermesi bakımından değerlendirmektedir. Buna göre
tümel cevher, sadece konunun zatına ilişkin bilgi verirken; tümel araz, hem
konunun zatına hem de arazlarına ilişkin bilgi vermektedir. İbn Rüşd ise
Fârâbî’nin bu yaklaşımını tümellerin yüklendikleri konuların birlik ve çokluğu açısından
Aristoteles’in maksadına aykırı, dolayısıyla yanlış bulur. İşte bu çalışma,
yüklem olabilen varlık sınıflarından tümel cevher ve tümel arazların yüklem
olma durumlarını, adı geçen üç filozof üzerinden incelemeye çalışmaktadır.
Burada öncelikle Aristoteles’in varlık sınıfları ve İbn Rüşd’ün buna yönelik
yorumları, ardından yüklem olabilenlere dair Fârâbî’nin yaklaşımı, son olarak
da İbn Rüşd’ün Fârâbî eleştirilerinden hareketle her iki filozof nazarında
oluşan farklılık çözümlenerek, değerlendirilmeye tabi tutulmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2019 |
Gönderilme Tarihi | 3 Haziran 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 52 |