Discussion of the future of social policy cannot be managed without referring to its
institutions and the way of the labour division among them. The way of the relationship among
these institutions, which are namely state, family, market and NGOs, sets the social protection
regime of each society. The primal actor in this regime, which is also irreplaceable, is the state.
Put differently, even imagining a social policy order where the role of the state is minor is almost
impossible. Role of the other institutions under this irreplaceable characteristic of the state is
just the completion of it. Along with a series of recent changes led by neoliberalism, however,
a shift from state-based welfare to pluralism-based welfare is increasingly induced and roles
and responsibilities of the NGOs are redefined. Traditional “relationship of completion” among
social policy institutions is aimed to be turned into the “relationship of substitution” and ways
of a handing-over in the responsibility of the state towards other institutions is also searched
for. This point of view, which sees the measures of social protection only from the perspective of
cost and strives for the decline of the level of social expenditures, means a moving away from
the approach of rights-based social policy and conducting the approach of “charity-based social
policy” instead, rather than the redefinition of the social policy according to the changing social
order. This process, which is conducted in parallel with the empowerment of the NGOs directly
by the state, clearly means a decline in the social policy rights of citizens and devaluation of the
traditional social protection roles and responsibilities of the NGOs.
Sosyal politikanın geleceğini tartışmak, aslında sosyal politika kurumlarının geleceğini
ve aralarındaki işbölümünün niteliğini tartışmaktır. Nitekim devlet, aile, piyasa ve sivil toplum
örgütleri şeklinde sayabileceğimiz bu kurumlar arasındaki ilişkinin niteliği, aslında her toplumun
sosyal koruma rejimini de belirlemektedir. Bu kurumlar arası ilişkide asli ve değişmez
olması gereken aktör devlettir. Yani devletsiz bir sosyal politika düşünmek mümkün değildir.
Devletin bu değişmezliği içinde diğer kurumların rolü ise onu tamamlamaktır. Ancak son yıllarda
neoliberal düşüncelerin başını çektiği bir dizi değişimle birlikte, devlet temelli refahtan,
çoğulcu refah düzenine geçişin önü açılmaya çalışılmakta ve sivil toplum örgütlerinin rol ve
sorumluluğu da yeniden tanımlanmaktadır. Bu süreçte, sosyal politika kurumları arasındaki
geleneksel birbirini “tamamlama” ilişkisi, “ikame” ilişkisine dönüştürülmeye çalışılmakta ve
devletin sorumluluğu diğer kurumlara devredilmeye çabalanmaktadır. Sosyal korumaya sadece
maliyet penceresinden bakan ve sosyal harcamaları azaltmayı tek hedef olarak belirleyen bu
bakış açısı, iddia ettiğinin aksine sosyal politikanın değişen toplum koşullarına uyarlanması ve
geleceğinin güvence alınması değil, aksine “hak temelli sosyal politika” yaklaşımından uzakla-
şıp, “hayırseverlik temelli sosyal politika” yaklaşımına geçiş anlamına gelmektedir. Sivil toplum
örgütlerinin bizzat devlet tarafından güçlendirilmesiyle koşut yürütülmeye çalışılan bu süreç,
kesin olarak vatandaşların sosyal politika haklarında bir gerilemeye işaret etmekte ve sivil toplum
örgütlerinin geleneksel olarak üstlendiği bireylerin sosyal koruma rol ve sorumluluğunun
da içini boşaltmaktadır.
Sivil toplum örgütleri Hak temelli sosyal politika Refah Sosyal koruma
Bölüm | Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 23 Ocak 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 |