Öz
Borcun kaynaklarından biri olan sözleşmelerin temelinde tarafların sözleşme yapmak konusunda iradelerini açıklamaları ve bu iradelerin birbiri ile uyuşması yatar. Sözleşmesel yükümlülüklerin sözleşmelerde düzenlenen şekilde yerine getirilmesi önemlidir. Bu nokta, taraflarının iradelerine tabi olup ve birbirlerine yönelik karşılıklı güvenlerine dayanır. Sözleşmelerin gereği gibi ifası, dayanağı ve kaynağı bakımından hassas, zayıf ve kırılgandır. Zira, taraflar her zaman birbirlerinin iradelerini tam ve doğru şekilde anlayamayabilir. Yine böylesine akitlerde taraflar, aradan geçen zamanın veya değişen şartların etkisiyle yahut ortada bunun için zorlayıcı bir sebep yokken bile sözleşmeye yansıyan iradesine konu taahhüdünü tam veya zamanında yerine getirmekten kaçınabilir. Güven esasına dayanan sözleşmelerin ifası itimat asimetrisi riskine ve taraf iradesinin zaaflarına tabidir. Teknoloji, güven ve sözleşmelerin ifa edilmesine dair bu risklerin giderilmesine çözüm getirebilir mi? İşte bu soru, Bitcoin ile ortaya çıkan Blokzincir teknolojisini pek çok yönden daha ileri taşıyan Ethereum ile birlikte daha fazla tartışılır, merak edilir hale gelmiştir. Ethereum ile beraber tekrar hatırlanan ve Blokzincir teknolojisi ile yeniden yorumlanan akıllı sözleşme kavramı mezkur sözleşmenin, taraflarının karşılıklı, subjektif güvenine mahkum edilmeden, kendi kendini ifa edebilmesinin yeniden tartışılmasına ve heyecanla karşılanmasına yol açmıştır. Bu makalede, Ethereum üzerinde geliştirilebilen ve uygulanabilen akıllı sözleşmelerin ne anlama geldiği, kendi kendini nasıl ifa edebildiği, gelecekteki teknoloji ve hukuk işbirliğine dair hangi etkileşimleri yarattığı ve bunların hukuki sonuçlarına incelenmektedir.
Destekleyen Kurum
Yazar bu çalışma için finansal destek almamıştır.