Modern koşullar altında biçimlenen toplumsal adalet toplumsal kaynakların dağıtımını, normatif
ilkelere dayanan ideal bir kurumsal ve siyasi yapı içinde ele alır. Böyle bir yapıda devletin rolü mevcut
eşitsizlikleri, dağıtımcı bir adalet anlayışı çerçevesinde düzenlemektir. John Rawls’un liberal eşitlikçi
bir perspektiften ortaya koyduğu kuramı, bu çağdaş adalet anlayışının en olgun ifadesi sayılır. Öte
yandan modern toplumsal koşulların sadece kaynakların dağıtımı üzerinde değil, tüm topluma yayılan
özneler-arası ilişkiler üzerinde de önemli etkileri vardır. Axel Honneth’in toplumsal patolojiler olarak
adlandırdığı bu olumsuz etkiler, toplumsal adaletin sınırlarının dağıtımdan daha öteye, tanınma
mücadelelerine doğru genişletilmesi gerektiğini işaret eder. Adaletin kapsamını sorgulamamıza
izin veren bu yaklaşım, onu yalnızca kuramsal bir tartışmanın konusu olarak değil, adaletsizlik
deneyimlerinden yola çıkarak sürekli yeniden tanımlanan bir kavram olarak ele alır. Çağdaş toplumsal
hareketler nezdinde tanınma mücadeleleri olarak karşımıza çıkan ahlaki taleplerin toplumsal adaletin
geleneksel çerçevesini zorlaması, adil bir toplum fikrinin, sınırlı dağıtımcı perspektifin ötesinde
aranması gerektiğini gösterir. Tanınma taleplerinin ötesinde ortak bir “toplumsal adalet mücadelesi”
oluşturmak ise ancak tekil adaletsizlik deneyimleri arasında pratikte olduğu gibi kuramsal düzlemde
de bağ kurabilmekle mümkündür
Toplumsal adalet tanınma toplumsal patolojiler adaletsizlik deneyimi John Rawls Axel Honneth
Social justice, shaped under modern conditions, treats the redistribution of social resources in an
ideal institutional and political structure based on normative principles. The role of the state in such a
structure is to organize the existing inequalities within the framework of a distributive conception of
justice. John Rawls’ theory, based on a liberal egalitarian perspective, is considered to be the most mature
statement of this contemporary conception of justice. Modern social conditions, on the other hand,
have important implications not only on the redistribution of resources but also on the intersubjective relations that are spread throughout the society. These adverse effects, which Axel Honneth calls social
pathologies, indicate that the boundaries of social justice must be extended beyond the redistribution
to the recognition struggles. This approach, which allows us to question the extent of justice, treats
it as a concept that is constantly redefined, not only as a matter of a theoretical debate, but also as a
result of the experiences of injustice. The fact that the ethical demands arising as recognition struggles
in contemporary social movements are pushing the traditional framework of social justice shows that
the idea of a fair society must be sought beyond the limited distributive perspective. It is possible to
constitute a common “social justice struggle” beyond the struggles for recognition, only through the
connection between singular experiences of injustice in practice as well as in theory.
Social justice recognition social pathologies experience of injustice John Rawls Axel Honneth
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Siyaset Bilimi |
Bölüm | International Journal of Political Science & Urban Studies |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Mart 2019 |
Gönderilme Tarihi | 19 Temmuz 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 7 Sayı: 1 |