Danimarkalı yönetmenler Lars Von Trier, Thomas Vinterberg, “Dogma 95” adlı bir manifesto yayınlarlar. Akım, illüzyon sineması olarak niteledikleri gösterişli, bol efektli, kalıplaşmış öykülere dayanan ana akım sinemasına karşı çıkar ve belirlediği ilkelerle kendine has bir estetik yaratır. Akımın dünya çapında etkisini göstermesinde dijital kameralar ve onun yarattığı estetiğin payı büyüktür. Dogma 95 akımı sinemada gerçekleşen dijital teknoloji döneminin başlangıç noktasını oluşturur. Dogma filmleriyle görüntü kalitesi konusunda sinemacılarda var olan tabular yıkılmış önemli olanın sinemasal fikirler olduğu ortaya çıkmıştır. Çalışma kapsamında akımın özelliklerini gösteren bir Türk filmi olan “Türev” incelenmiştir. Bu çalışmanın amacı farklı estetiğiyle öne çıkan filmin Dogma akımını sergileyen biçimsel özelliklerini, filmde kullanılan dijital teknolojinin filmin estetiğine olan yansımalarını ortaya koymaktır. Çalışmada yöntem olarak mizansen eleştiri yöntemi kullanılmıştır. Analiz “Öyküleme”, “Görüntüleme”, “Sanat Yönetimi”, “Oyunculuk”, “Ses” ve “Kurgu” başlıkları altına gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın sonunda sinemada yeni teknolojilerin yeni akımlara, eğilimlere, anlam yaratma yollarına olanak sağladığı bunun da sinemanın ifade gücünü arttırdığı sonucuna ulaşılmıştır.
Danish directors Lars Von Trier, Thomas Vinterberg publish a manifesto called “Dogma 95”. Movement opposes mainstream cinema, which describe as illusion cinema, with artsy, rich effects, and stereotyped stories, and creates a unique aesthetic with the principles it has determined. Digital cameras and the aesthetics created by them play a big role in the worldwide impact of the movement. With Arrival of the Dogma 95, the digital era of the cinema starts. The Dogma films, the taboos on the image quality of the filmmakers have been destroyed and it has been revealed that the most important thing is the cinematic ideas. Within the scope of the study, "Turev", a Turkish movie showing the characteristics of the movement, was examined. The aim of this study is to reveal the formal features of the film, which stands out with its different aesthetics, exhibiting the Dogma movement, and the reflections of the digital technology used in the film on the aesthetics of the film. The mise-en-scene criticism method was used as a method in the study. The analysis was carried out under the headings of “Story”, “Imaging”, “Art Direction”, “Acting”, “Sound” and “Editing”. At the end of the study, it was concluded that new technologies in cinema allow new movements, trends and ways of creating meaning, which in turn increases the expressive power of cinema.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İletişim ve Medya Çalışmaları |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2021 |
Gönderilme Tarihi | 2 Ağustos 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 9 Sayı: 20 |