Müçtehidin sınırlı sayıdaki nasları kullanarak sınırsız olaylara cevap verebilmesi ancak naslar üzerinde yapacağı içtihat ile mümkündür. Bu nedenle içtihadın ilgi alanını şer‘î naslar oluşturur. Fakat naslar üzerinde yapılacak bu içtihat faaliyeti mutlak ve sınırsız değildir. Usûlcüler, içtihat sürecinde karşılaşılabilecek aşırılık ve keyfiliğin önüne geçmek, güvenirlilik ve tutarlılığı temin etmek adına içtihat ameliyesine ilişkin bazı kurallar ve sınırlamalar getirmişlerdir. Bu sınırlamalardan birisi de Mecelle’de yer alan “Mevrid-i Nasta İctihada Mesağ Yoktur” kaidesidir. Her ne kadar söz konusu kaide, nassın varid olduğu her konuda içtihada mahal bulunmadığını, mutlak bir tarzda ifade ediyor olsa da fıkhî gelenekte nas etrafında farklı düzey ve şekillerde içtihatlar yapıla gelmiştir. Pek tabidir ki bu durum kaidenin zahir anlamı ile pratik arasındaki sanki bir tezat olduğu vehmini akla getirebilir. Şayet böyle bir yanılgıya düşülecek olursa bu, nas ve içtihat kavramlarının kapsam ve mahiyetinin doğru tespit edilememesinden kaynaklıdır. Bu araştırma söz konusu kaide ile içtihat pratiği arasında bir tezat olmadığı ilkesinden hareketle nas karşısında içtihadın imkân ve sınırlarını tespit etmeyi amaçlamaktadır
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 24 Mart 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |