The intention in this
study is to make a comparison of the relationship between the state, religion
and nationalism in the State of Israel and the Republic of Turkey during their
state-building processes. Existing literature analyzing the relationship
between the state and religion in Israel and Turkey reveals that both have been
conceived as secular, democratic, modern states, and Israel can be put forward
as exceptional case in the Middle East. That said, there is a need to include
the issue of secularism in the national, historical contexts of both states to
gain a better understanding of the issue. To this end, this study delineates
the similar and different paths followed by the State of Israel and the
Republic of Turkey concerning their experiences with secularism, and argues
that, contrary to general assumptions that emphasize their uniqueness in the
region; the two share various similarities and indeed are not unique. It has
been argued further that religion was neglected by the state elite during the
construction of a national identity in both countries. This study seeks to
challenge this bias by making a comparative historical, constitutional and
institutional analysis of the relationship between the state and religion in
the State of Israel and the Republic of Turkey, and argues that although the
state elite in both countries started out as secular, relied on religion to
define the boundaries of the national identity during the state-building
period.
Bu çalışmanın amacı Türkiye ve İsrail’in devlet
inşa süreçlerinin din, devlet ve milliyetçilik ilişkileri ekseninde
karşılaştırılmasıdır. Bu iki devlet konuya ilişkin literatürde demokratik,
seküler ve modern olarak tanımlanmakta ve İsrail’in bu bağlamda Orta Doğu
bölgesinde istisnai olduğu öne sürülmektedir. Ancak konuya dair sağlıklı bir
analiz yapabilmek için bu iki devleti temel alan sekülerizm tartışmalarının her
iki ülkenin de kendine özgü milli ve tarihsel bağlamlarından koparılmaması
gerekmektedir. Bu amaçla bu çalışmada, bu iki ülkenin sekülerleşme süreçlerinde
benimsedikleri benzer ve farklı yollar irdelenince, İsrail devletinin bölgede
istisnai bir örnek teşkil etmediği ve bu iki devletin sekülerlik süreçlerinin
düşünülenden daha fazla bir paralellikte seyrettiği ve ortak yönleri olduğu
iddia edilmektedir. Bunun yanı sıra, iki devletin kuruluşunu müteakip
gerçekleştirilen milli kimlik inşası sürecinde dinin göz ardı edildiğine dair
fikirler öne sürülmüştür. Bu çalışma bu tartışmalar çerçevesinde din-devlet
ilişkilerinin tarihsel, kurumsal ve anayasal eksende karşılaştırılması yolu ile
iki devletin kurucu ideolojisinin seküler bir temele dayanmasına rağmen, milli
kimlik ve ulus inşası sürecinde dine dayalı bir kimlik tanımı yapıldığını
ortaya koymayı hedeflemektedir. Buna göre, her iki ülkede, kuruluş sürecinde
belirgin olan dinin rolünü azaltmaya yönelik çabanın yerini dinin kıstas olduğu
bir milli kimlik inşasına bıraktığı görülecektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Sayı: 2 |