Hoca Ahmed Yesevi is the founder of the tariqa “Yeseviyye” which is attributed
to his name. Yeseviyye could be regarded as one of the most most prominent
milestones that shaped the spiritual life of the Turkish people. This sufi way
refers to the first tariqa that was spread among the Turks. Ahmed Yesevi, who
was grown-up in complying with the religious and sufi tradition, structures his
religious and sufi thought at the center of Qur’an and Hadith. According to
him, the sharia and tariqa are not separate fields from each other. To
understand the real essence of the tariqa depends upon the sharia; the tariqa
thought that does not depend on the sharia cannot be healthy and it carries a
batil (falsehood) essence. The sufi who is trained by the sayr u suluk has to
realize the requirements of respectively the sharia and tariqa. Ahmed Yesevi deeply
studies the terms of sharia, tariqa, haqiqat and marifa (gnosis) which are
mainly assumed as the four doors in handling the sufi stages. He states that
these stages are not single units; they form a whole. Emphasizing that sharia
is the basis of all these stages, he says that it is not possible to attain
these stages without sharia. Many sufis in the sufi tradition adopt threefold
classification such as sharia, tariqa and haqiqat.
In this work, we endeavour to reveal the approach of Ahmed Yesevi towards
the concepts of sharia, tariqa and haqiqat.
Hoca Ahmed
Yesevi, kendi adına izafe edilen Yeseviyye tarikatının kurucusudur. Yeseviyye,
Türk milletinin manevî hayatını şekillendiren temel yapı taşlarından biri olarak
değerlendirilebilir. Yesevîlik, Türkler arasında yayılan ilk tarikattır. Dinî
ve tasavvufî geleneğe bağlı olarak yetişen Ahmed Yesevî, fikirlerini Kur’an ve Hadis
merkezinde şekillendirmiştir. Ona göre, şeriat ile tarikat birbirinden ayrı
alanlar değildir. Tarikatın gerçek mahiyetinin anlaşılması şeriata bağlıdır; şeriata
bağlı olmayan tarikat düşüncesinin sağlıklı olması mümkün değildir ve bâtıl bir
mahiyet taşımaktadır. Seyr u sülûk eğitiminden geçmiş bir sûfînin hakikate
ermesi için önce şeriatın sonra da tarikatın gereklerini yerine getirmesi icâb
eder. Tasavvufî mertebelerin işlenişinde dört kapı olarak ifade edilen şeriat,
tarikat, hakikat ve mârifet kavramlarını, Ahmed Yesevî de geniş bir şekilde ele
almış ve bu mertebelerin bir bütün olduğunu ifade etmiştir. Hepsinin temelini
de şeriatın teşkil ettiğini vurgulamış ve şeriat olmadan bu mertebelere
ulaşılamayacağını dile getirmiştir. Tasavvuf geleneğinde birçok mutasavvıf
şeriat, tarikat ve hakikat alanları şeklinde üçlü tasnifi benimsemiştir.
Bu çalışmamızda, Ahmed Yesevî’nin
şeriat, tarikat ve hakikat kavramlarına yaklaşımı konu edilecektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 8 Sayı: 4 |