This study will first evaluate how the approaches of canonical names Karl Popper and Francis Fukuyama, who were originally consistently opposing utopian thought, have become the mainstream of general political thought with the contribution of socioeconomic developments and their opinions on utopia. Popper and Fukuyama were proponents of a mainstream liberal line of thinking claiming that once it becomes the establishment, any change should only be gradual despite the utopian qualities of its origin, and political attitudes arguing otherwise are extra-political orientations crippled by undue radicalism. They have thus crowned their line of thinking with a radical anticommunism. In the same line, the study will discuss the roles of left liberal feminist approaches—which deemed the social change demands brought by the development of left-socialist thought as radical, as if they were unforgivable mistakes—and the roles of certain left liberal attitudes who found a so-called “fault” in this radicalism and did not take their political activity beyond a melancholic regret. Consequently, this study will focus on restoring the reputation of the term “utopianism” used as an allegation in two ways: (1) by accepting it as an important starting point for the diversification of the paths to an alternative and better life; and (2) by approaching it through a brand new ontological and epistemological construction based on Ernst Bloch’s concept of hope to absolve it from being an object of negative use.
Principle of Hope Anticipatory Consciousness Left Melancholy End of History Anticommunism
Bu çalışma ilkin, ütopyacı düşünceye karşı istikrarlı bir muhalefet yürüten liberal düşüncenin sağ kanadındaki Karl Popper ve Francis Fukuyama gibi kanonikisimlerin yaklaşımlarının, zamanın sosyo-ekonomik gelişmelerinin katkısıyla genel siyaset düşüncesinin ana akımına bürünmesi sürecini ve ütopyaya ilişkin fikirlerini değerlendirecektir. Bir kez müesses nizam haline geldiği vakit menşeindeki ütopyacı niteliklerin hilafına değişimin ancak tedricen olması gerektiğini ve aksini savunan siyasal tavır alışların da yersiz radikalizmle malul siyaset dışı yönelimler olduğunu iddia eden ana akım liberal çizginin savunucuları olarak Popper ve Fukuyama, bu çizgilerini radikal bir antikomünizmle taçlandırmışlardır. Aynı çizgide bu kez liberal düşüncenin sol cenahındaki sol-sosyalist fikri inkişaf döneminin ürünü çaplı toplumsal değişim taleplerini, radikal diye tabir ederek neredeyse affedilmez birer kusur gibi kabul eden kimi sol liberal feminist yaklaşımlar ile yenilginin sözde faturasını bu radikalizme keserek siyasal faaliyetini melankolik bir yazıklanmanın ötesine geçiremeyen birtakım liberal sol tavırların bu süreçteki rolü tartışılacaktır. Sonuç itibarıyla bu çalışma, çoğunlukla itham biçiminde zikredilen ütopyacılık tabirini, bu menfi kullanımın nesnesi olmaktan kurtarmak için alternatif ve daha iyi bir yaşama dair yolların çeşitlenmesinin önemli bir başlangıç noktası olarak bir paye gibi kabullenip sahiplenen Ernst Bloch’un umut mefhumu üzerinden yepyeni bir ontolojik ve epistemolojik inşaya tabi tutarak, ütopyacılığın bir tür iade-i itibarına odaklanacaktır.
Umut İlkesi Öngörücü Tasavvur Sol Melankoli Tarihin Sonu Antikomünizm
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Sayı: 54 |