Leibniz’in erken dönemindeki bazı çalışmalarına bakıldığında, cisimlerin doğası
ve zihin ile beden ayrımıyla ilgili oldukça önemli tartışmalara girdiği görülebilir.
Leibniz, özellikle 1668 ile 1671 yılları arasındaki çalışmalarında, cisimlerin sonsuz
bölündüklerine ilişkin görüşlere karşı çıkarak, cisimlerin parçalarının daha fazla
bölünmeyen sonsuz küçüklerden oluştuğunu ve bu parçaların bir büyüklüğünün
olduğunu ileri sürer. Leibniz bu görüşünü sonraki çalışmalarında cisimsel tözler
bağlamında savunmayı sürdürür ve özellikle Descartes’ın cisimlerin uzanımsal
parçalara bölünebildiği yönündeki görüşüne karşı çıkarak, bölünebilirliğin cisimsel
tözlerin özelliği olmadığını ileri sürer. Aynı şekilde, 1672 sonrasındaki çalışmalarında
Leibniz, yalnızca yayılımlı cisimler bölünebildiğini ve bölünebilir cisimlerin de
bölünemeyen tözlerden oluştuğunu ortaya koyar. Ancak Leibniz erken döneminden
sonra savunmayı sürdürdüğü bu savlarının temelindeki ontolojik ön kabullere,
bölünmeyen parçaların bir araya gelmelerini açıklayabilmek için zihnin bazı işlevlerini
de ekler. Leibniz’in bu geçişinin de izlerini erken dönem çalışmalarında görebiliriz. Bu
çalışmada üzerinde durulacağı gibi, Leibniz 1671’de cisimlerin hareketlerini açıklamak
için hem cisimde hem de zihinde bulunan iki farklı dayanak ortaya koyar.
Böylelikle, Leibniz’e göre cisimler kendilerinde bulunan conatus’ları yoluyla hareket
eder. Bu varsayımla birlikte, her bir cismin kendinde hareket etme gücü vardır. Bunun
yanında, Leibniz cisimlerin hareketlerinin sürekliliğini ve ardışıklığını açıklamak için
zihnin çeşitli işlevlerine başvurur. Bu çalışmada gösterileceği gibi, Leibniz’e göre,
cisimlerin süreklilikleri zihnin anımsama gücüyle sağlanabilir. Bu bakımdan Leibniz
cisimlerin hareketlerinin sürekliliği için zihni önvarsayar. Buna göre, bu çalışmada
Leibniz’in hem cisimlerin hareketleri ve süreklilikleriyle ilgili görüşleri üzerinde
durulacak hem de zihni hangi anlamda a priori olarak düşündüğü ve cisimlerden
ayırdığı gösterilmeye çalışılacaktır.
destekleyen kurum yoktur
When considering some of Leibniz’s early works, he is seen to have been engaged in
very important debates about the nature of bodies and the distinction between mind
and body. Leibniz opposed the view that bodies are infinitely divided, especially in his
works between 1668 and 1671, and argued that the parts of bodies are composed of infinitesimal indivisible parts that have magnitudes. Leibniz continued to defend this view in his later works in the context of
bodily substances. In particular, he argued against Descarte’s view that bodies can be divided into extensional parts, arguing
that divisibility is not a property of bodily substances. Likewise, Leibniz post-1672 work showed that only extensional bodies
are divisible and that divisible bodies are composed of indivisible entities. However, Leibniz added some mental functions to
the ontological presuppositions underlying these arguments, which he continued to defend past his early period in order to
explain how indivisible parts come together. Traces of this transition can be seen in Leibniz’s early works. As this study will
emphasize, Leibniz introduced two different frameworks in 1671 for explaining the motions of bodies, both in the body and in
the mind. With this assumption, all bodies have the inherent power to move. Leibniz also appealed to various functions of the
mind for explaining the continuity and succession of the motions of bodies. As this study will show, the continuity of objects
is achievable according to Leibniz through the mind’s power to recollect. In this respect, Leibniz presupposed the mind for
the continuity of the motions of bodies. Accordingly, this study will focus on Leibniz’s views on the motions and continuity of
bodies and attempt to show in what sense he considered the mind a priori and separated from objects.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 5 Temmuz 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 56 |