Büyük varlık zinciri felsefe tarihinde özellikle ontolojik bir tasvir olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kavram her ne kadar düşünce tarihinde bir “mefhum” olarak yer alsa da 1936’da Arthur Lovejoy tarafından kökenlerine inilmek suretiyle sistematize edilmiş ve düşünce tarihindeki izi Lovejoy’un çalışmasından itibaren daha detaylı olarak sürülebilmiştir. Her düşünürde farklı nüanslarla ele alındığını müşahede ettiğimiz büyük varlık zinciri ana hatlarıyla; cansızlıktan bitkilere oradan sırasıyla hayvanlar ve insanlar alemine daha sonra ise melekler, gayr-ı maddi varlıklar alemi ve nihayetinde ana gaye olan Tanrı’ya değin varlıkları en düşük mertebeden en yüksek mertebeye değin hiyerarşik bir düzene tabi tutan ontolojik bir sistem olarak tanımlanabilir. Çokluk, mertebeleşme ve devamlılık ilkelerinden müteşekkil hiyerarşik bir şema olarak karşımıza çıkan büyük varlık zinciri felsefi, teolojik ve hatta edebi bağlamlarda pek çok filozof ve düşünür tarafından epistemik düzeyde çeşitli problemlere cevap üretebilmek adına etkili bir şekilde kullanılmıştır. Bu bağlamda hakkında Türkçe literatürde çok fazla çalışma olmadığını müşahede ettiğimiz büyük varlık zincirinin, Lovejoy’un ortaya koyduğu prensiplerden hareketle ilk olarak kökenlerini tespit edecek akabinde ise ilgili hiyerarşinin; Antik Dönem, Orta Çağ, Rönesans Dönemi, Aydınlanma Dönemi ve modern zamanda Batı düşüncesindeki etkilerinin izini sürmeye çalışacağız. Bu açıdan bahsi geçen dönemlerde ilgili hiyerarşinin tüm etkilerini ele almak bir makalenin sınırlarını aşacağı için her dönemden bir filozof ve düşünürün görüşlerine yer vermekle yetineceğiz. Böylece “Batı düşüncesi” özelinde nasıl ve hangi amaçlarla kullanıldığını ortaya koymak suretiyle büyük varlık zincirinin düşünce tarihindeki yeri daha net bir şekilde anlaşılmış olacaktır.
Büyük varlık zinciri çokluk ilkesi devamlılık ilkesi mertebeleşme ilkesi hiyerarşi
The great chain of being is an ontological description that has long affected the history of philosophy. This conception though, which is known in the history of ideas as a “notion”, was systematized by Arthur Lovejoy in 1936. While the idea has deep roots in philosophy, its effects were more easily traced following Lovejoy’s work. The great chain of being can be described as “the ranking of beings in a chain that rises from inanimate world into the plants, animals, humans and then through angels or immaterial beings towards the ultimate degree which is The God.” The aforementioned hierarchical scheme consists of three main principles, which are the principle of plenitude, the principle of gradation and the principle of continuity. It is worth mention that the same hierarchy was dealt with some different nuances by thinkers in the history of ideas. It has been used effectively by thinkers in many contexts, such as philosophy, theology, and even literature, to solve problems peculiar to their discipline. In this context, we will examine the effect of the great chain of being on Western culture, through the ancient period, Middle Ages, Renaissance era, Age of Enlightenment, and the modern period, following the roots of the chain in the manner forwarded by Lovejoy. In this sense, since dealing with the whole effects of the chain would outstrip the scope of this article, we will confine ourselves to mention just one philosopher’s opinion from every period and their usages of that scheme to demonstrate the importance of the great chain of being on the history of ideas within the Western tradition.
The great chain of being the principle of plenitude the principle of gradation the ptinciple of continuity hierarchy
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 4 Nisan 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 57 |