Avicenna’s metaphysical comprehension of the distinction between essence and existence is not just a step towards grounding the necessary existent (i.e., God), but also has the intention of providing an explanation of the relation between the necessary and contingent existents and the createdness of the latter. Fakhr al-Dīn alRāzī’s (d. 606/1210) critical reading of Avicenna (d. 428/1037) through the status of quiddity in itself, the causes of existence and essence, existentialism of things, and how related matters make the createdness of quiddity/essence is a problematic case in philosophical theology. If the createdness of contingent things is a non-controversial issue among all the schools of Islamic philosophy, kalam, and theosophy, the question of what makes this topic debatable becomes a starting point for analyzing the positions and arguments related to this discussion. Some scholars who’ve tackled the problem with regard to the meaning of create (ca´l) and quiddity (māhiya) contend that opposing views had arisen from the different meanings assigned to these terms. According to the viewpoints of these scholars, the debate is not philosophical in itself, but rather philological. According to some scholars, however, the problem should not be reduced to philological analyses as it has significant implications and is connected to important philosophical issues. If it wasn’t, the assertion that it has only a philological nature would imply that the participants in the discussion had no idea what they were talking about and would mean that they maintained a sterile discussion. This article contains an evaluation of the Ottoman Hanafite-Māturidite scholar Hafīd al-Nithārī’s (d. 1188/1774) treatise and critical edition on the createdness of quiddity in the previously mentioned context.
Theology createdness contingent essence/quiddity Hafīd al-Nithārī
Varlık-mahiyet ayırımının İbn Sina (ö. 428/1037) tarafından metafiziksel düzlemde ele alınışı, sadece zorunlu varlığı temellendirmeye yönelik bir adım oluşturmadı, nedensellik ekseninde mümkün varlığın zorunlu varlıkla ilişkisine ve mümkünün yaratılışına dair bir açıklama getirme amacını da taşıdı. Varlığın ve mahiyetin illetleri, kendinde mahiyetin statüsü, mahiyetin varlık kazanması hususlarıyla ilgili İbn Sînâcı yaklaşımın Fahreddîn er-Râzî (ö. 606/1210) tarafından eleştirel okumaya tabi tutulması, mahiyetlerin yaratılması (mec´ûliyet) konusunun bir sorunsala dönüşmesine yol açtı. Mümkün varlıkların yaratılmış olduklarına dair yargının İslam düşünce geleneklerinin ve ekollerinin tamamı tarafından benimsendiği dikkate alındığında, mahiyetlerin mec´ûl olup olmadığına ilişkin bir tartışmanın niçin yapıldığı sorusu, probleme dair yapılacak bir analizin başlangıç noktasını teşkil edebilir. Ca´l ve mahiyet kavramlarının farklı anlamları açısından meseleyi ele alıp argümanları değerlendiren düşünürlerden bazıları, birbirine zıt görüşlerin öne sürüldüğü tartışmanın taraflarının aynı kavramlar ile farklı şeyleri kastettikleri, dolayısıyla bunun felsefî değeri olmayan lafzî bir tartışma olduğu sonucunu doğrudan ya da dolaylı olarak ifade eden yargılarda bulundular. Bazı düşünürler ise sorunun hem bazı felsefî tartışmalarla yakından ilgili olduğu hem de sözü edilen kavramların farklı kullanımlarına indirgenemeyecek bir mahiyet arz ettiğini düşündüler. Zira onlara göre aksi bir iddia, probleme eğilen düşünürlerin ne hakkında konuştuklarına dair hiçbir fikirleri olmadığını, felsefî açıdan hiçbir değeri ve sonucu olmayan bir tartışma yürüttüklerini ileri sürmek anlamına gelmektedir. Elinizdeki çalışma on sekizinci yüzyılda yaşamış Hanefî-Maturîdî âlim Hafîdü’n-Nisârî’nin (ö. 1188/1774) mahiyetlerin mec´ûliyetine dair risalesinin bu bağlamda yapılan bir analizini ve tenkitli neşrini içermektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Eylül 2022 |
Gönderilme Tarihi | 4 Şubat 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 |