Eş‘arî kelâmını meşşâî felsefenin dili ve kavramlarıyla yeniden inşa eden Fahreddin er-Râzî (ö. 606/1210) kulların fiillerinin cebr altında olduğunu ileri sürmüştür. Onun bu görüşünü ispat için getirdiği argüman klasik sonrası dönemde Hanefî kelâmcı ve usûlcülerinin de gündemini belirlemiştir. Mâverâünnehir’de Hanefî geleneğin kelâm ve usûldeki birikimini meşşâî felsefenin ve mantığın kavram ve meseleleriyle yeniden ele alan ilk düşünürlerden olan Şemseddin es-Semerkandî (ö. 702/1303) ve Sadrüşşerîa (ö. 747/1346) yazdıkları eserlerle Râzî’nin bu argümanına eleştiriler yöneltmiştir. Modern literatürde özellikle müstakil olarak Râzî’nin ve Sadrüşşerîa’nın insan fiillerine yaklaşımlarını konu edinen çalışmalar yapılmakla birlikte Semerkandî’nin bu husustaki görüşlerini hususen bu iki düşünürle irtibatlı şekilde ele alan bir çalışmaya ihtiyaç vardır. Söz konusu ihtiyaca cevap vermeyi amaçlayan bu makalede zikri geçen iki Hanefî ismin Râzî’nin argümanına getirdikleri eleştiride süreklilik ve değişimin izi sürülecek ve Mâverâünnehir’deki Hanefî geleneğin klasik sonrası dönem Eş‘arî birikimiyle hesaplaşmasının irade tartışmalarına nasıl yansıdığı gösterilecektir. Bu makalede mezkûr iki Hanefî düşünürden Semerkandî’nin Râzî’yi eleştirisine rağmen onun cebr argümanının hiyerarşik sebeplik zincirini benimseyerek illet anlayışında onunla benzeştiği, Sadrüşşerîa’nın ise farklı bir tam illet tasavvurundan hareketle hâlleri de bu illete dâhil ettiği tespit edilmiştir. Sadrüşşerîa eleştirisinde selefinden bir adım öteye giderek cebr argümanın öncüllerini çürütmeye çalışmıştır.
Fakhr al-Dīn al-Rāzī (d. 606/1210), who reconstructed Ashʿarite theology using the language and concepts of Avicennian philosophy, argued that the actions of the people were under compulsion (jabr). His argument to prove this view set the agenda of Hanafī theologians and jurists in the post-classical period. Shams al-Dīn al-Samarqandī (d. 702/1303) and al-Sadr al-Sharīʿa (d. 747/1346), who were among the first thinkers in Transoxiana to reexamine the scholarly legacy of the Hanafī tradition accumulation in theology and legal theory with the concepts and issues of Avicennian philosophy and classical logic, criticised al-Rāzī’s argument in their works. Although there are studies in the modern literature dealing with al-Rāzī’s and Sadr al-Sharīʿa’s approaches to the acts of people, there is a need for a study that deals with al-Samarqandī’s views on this issue in connection with these two thinkers’ ideas. This article aims to address a gap in the literature by examining the continuity and change in the criticism of al-Rāzī’s argument within Hanafī circles. It will also demonstrate how the Hanafī tradition in Transoxiana engaged with the Ashʿarite tradition during the post-classical period through discussions on free will. This article demonstrates that al-Samarqandī’s criticism does not differ from al-Rāzī’s argument of jabr in terms of cause because he also uses the hierarchical chain of causality. However, Sadr al-Sharīʿa’s conception of “the complete cause” differs from al-Rāzī’s conception of “hierarchical causality” and he integrates “the ontological category of state (al-ahwāl)” into “the complete cause”. In his criticism, Sadr al-Sharī’a went one step further than his predecessor and tried to refute the premises of the jabr argument.
Islamic Theology Islamic Legal Theory Hanafīte Ashʿarite Human Act Will
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Hukuku |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Eylül 2024 |
Gönderilme Tarihi | 18 Nisan 2024 |
Kabul Tarihi | 22 Temmuz 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 14 Sayı: 2 |