This article deals with social mobility through the work experiences of employees, self-employed or freelance workers and unemployed people who have organized themselves on certain platforms to discuss their experiences, expectations and problems at work. The main thesis of the article is the social mobility expectations of these individuals that correlate with their subjectification and desubjectification experiences in the working life. In this context, the article examines the managerial company model and the new management strategies. This model and company discourse, based on the subjectivity of the employee, constitute an important part of the socialization processes of individuals. In this sense, company’s and society’s promise of subjectification at work has been a measure of social mobility for individuals. The findings of objective social mobility do not coincide with the experiences of individuals, for the work is not experienced as subjectification as promised by the managerial company model. Those who experience upward social mobility and those who reproduce their fathers’ positions perceive themselves as having experienced downward mobility or loss of social class. In this context, this article develops a discussion on the subjective dimensions of social mobility. Accordingly, when social mobility is evaluated only on objective criteria, it is revealed that the result does not coincide with the experiences of individuals. In social mobility researches, it is highly important to consider subjectivities and lived experiences to understand the social reality of Turkey.
Subjective social mobility managerial company model subjectification white-collar organizations
Bu makale Türkiye’de çalışma hayatına dair deneyimler, beklentiler ve sorunlar çerçevesinde, belirli platformlar etrafında bir araya gelmiş ücretli, kendi hesabına ya da freelance çalışanların ve işsizlerin çalışma deneyimleri üzerinden bir toplumsal hareketlilik okuması yapmaktadır. Makalenin temel savı, söz konusu bireylerin toplumsal hareketlilikle ilgili öncelikli beklentisinin çalışma hayatında özneleşme/özneleşememe deneyimleriyle ilişkili olduğudur. Makale, bu bağlamda, yönetimsel şirket modelini ve yeni yönetim stratejilerini incelemektedir. Çalışanın öznelliğine vurgu yapan bu model ve şirket söylemi, bireylerin sosyalleşme süreçlerinin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Bu anlamda, şirketin ve dolayısıyla toplumun özneleşme vaadi, bireyler için toplumsal hareketliliğin bir ölçütü olmuştur. Ancak çalışma, söz konusu bireyler tarafından yönetimsel şirket modelinin vadettiği gibi bir özneleşme olarak deneyimlenmediği için, nesnel toplumsal hareketliliğe dair bulgular, bireylerin deneyimleriyle örtüşmemektedir. Yukarı yönlü toplumsal hareketlilik yaşayanlarla, babalarının konumlarını yeniden üretenler, kendilerini aşağı yönlü hareketlilik ya da sınıf kaybı yaşamış olarak algılamaktadır. Bu bağlamda makale, toplumsal hareketliliğin öznel boyutları üzerine bir tartışma geliştirmektedir. Buna göre toplumsal hareketlilik yalnızca nesnel ölçütler üzerinden değerlendirildiğinde, sonucun bireylerin yaşanmış deneyimleriyle örtüşmediği ortaya çıkmıştır. Toplumsal hareketlilik araştırmalarında öznelliklerin ve yaşanmış deneyimlerin dikkate alınması, özellikle Türkiye’nin toplumsal gerçekliğini anlamada son derece önemlidir.
Öznel toplumsal hareketlilik yönetimsel şirket modeli özneleşme beyaz yaka örgütlenmeleri
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sosyoloji |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 11 Eylül 2020 |
Gönderilme Tarihi | 9 Eylül 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: Özel Sayı 1 / Supplement 1 |