That Turks
converted to Islam is a significant milestone both for Turkish and world
political history. It is quite obvious that Islam made paradigmatic changes in
both intellectual life and also in political, economic, legal, and social
structures. It is known that, in contrast with the Western World, the
religion-tradition-state trilogy came together under the roof of “Islamic
Reign”. The aim of this study to analyse and evaluate the problems such as the
influence of Islam on the Turkish State tradition, the organisational structure
related to the religion-state relation, and the sustainability of sovereignty
based upon this relation in the light of the documents, information, and
studies which could reach our contemporary age and shed light on the historical
realities. This study has revealed that a magnificent and systemized
organization has been established until the first half of the seventeenth
century. It has been argued that there is a direct proportion between the
fundamental opponents, working of the political instruments properly, that
strengthen this above-mentioned establishment, and the rise of the economic,
legal, social and cultural (science and philosophy) studies. Therefore, it has
been concluded that the non-conflicting relation of religion and state
tradition has played a significant role for Muslim Turks for being a leading
and managing actor in the history of humanity who could interiorise the balance
of the ideal and real world.
Türklerin
İslamiyet’i kabulü, Türk ve Dünya Siyasi Tarihi açısından önemli bir dönüm
noktasıdır. Hem düşünce hayatında hem de siyasal, ekonomik, hukuki ve toplumsal
yapıda paradigmal değişmelerin yaşanmasında, İslamiyet’in önemli bir etkiye
olduğu aşikârdır. Bu paradigmal değişmenin özünde ise din-töre-devlet
üçlemesinin, Batı’da var olanın aksine, “İslam saltanatı” çatısı altında
kaynaştığı ortadadır. Bu makalenin amacı da, tarihsel realitelere kaynaklık
ederek günümüze ulaşan bilgi, belge ve eserler ışığında, “İslam’ın, Türk devlet
geleneği üzerine etkisi, din-devlet ilişkisine bağlı örgütlenme tarzı, bu
ilişkiye dayalı egemenliğin sürdürülebilirliği” gibi problemleri
değerlendirmektir. Bu çalışma sonucunda, XVII. yüzyılın ortalarına kadar,
muazzam ve çok muntazam bir siyasi teşkilatlanmanın inşa edildiği görülmüştür.
Bu inşayı ayakta tutan temel dinamiklerin, yani siyasi aygıtların doğru
işleyişiyle, ekonomik, hukuki, toplumsal ve kültürel (bilim ve felsefe
çalışmaları) alanlarda da arzu edilen sonuçlara ulaşılması arasında doğru
orantı olduğu yönünde önemli ipuçları vermiştir. Dolayısıyla ideal-reel dünya
dengesini bu denli içselleştirmiş olan Müslüman Türklerin, cihan tarihinin
akışı üzerinde karar verici, yönlendirici ve uygulayıcı özne olmalarında, din ve
devlet geleneğinin çatışmayan birlikteliğinin önemli bir etkiye sahip olduğu
sonucuna ulaşılmıştır.
Bölüm | Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Aralık 2016 |
Gönderilme Tarihi | 21 Mart 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 2 Sayı: 2 |