Günümüzün en önemli
sorunlarından birisi olarak yoksulluk yerel olduğu kadar küresel sonuçları da
olan, sadece devlet eliyle değil, STK’lar ve tüm kurumların duyarlılık
göstermesiyle çözüm aranması gereken öncelikli ve önemli evrensel sorunlardan
biridir. Bir toplumda yaşayan her birey gibi varlığını içinde bulunduğu
topluma, ülkeye, insanlığa borçlu olan işletmelerin de, kurumsal sosyal
sorumluluklarını yerine getirmeleri, iyi birer kurumsal vatandaş olmaları kendi
sürdürülebilirlikleri açısından da önem taşımaktadır. Sosyal sorumluluk
projelerinin katkısı ise, işletmelerin üretim süreçlerinin bir parçası olarak gerçekleştirilen
sürdürülebilirlikle ilgili uygulamalar ile kurumların iş yapış biçimi haline
gelen sorumluluk anlayışıyla mümkündür. Bu nedenle sosyal sorumluluk sadece
toplumsal bir geri ödeme olarak değil, bir iş yapış biçimi ve kurum kültürünün
bir parçası olarak ele alınmalıdır.
Mükemmel örgütlerin ilk yedi
temel özelliğinin içerisinde en önemli unsurlardan biri olarak tanımlanan
sosyal sorumluluk, günümüzde kurum kültürünün önemli bir bileşeni olmak
zorundadır. Son
yıllarda birer toplumsal organizma olarak ele alınan örgütlerin/kurumların iyi
birer kurumsal yurttaş olabilmesi kurumsal sosyal sorumluluklarını yerine
getirmeleriyle doğrudan ilişkilidir. Kurumsal sosyal sorumluluk anlayışının bir iş yapış biçimi haline gelmesiyle
uygulamaların her adımında iletişim yönetimine duyulan gereksinim, kurumsal
sosyal sorumluluğun halkla ilişkilerle doğrudan ilişkisini açıklar
niteliktedir. Bu durum ise halkla
ilişkilerin sadece sosyal sorumluluk projelerinin iletişiminin sürdürülmesi ve uygulanması aşamalarında değil,
aynı zamanda sosyal sorumluluk anlayışının kurum kültürünün bir parçası
haline gelmesi sürecinde de ne kadar önemli olduğunu ortaya koymakta ve
gönüllülük kavramının altını çizmektedir. Zira Kant’a göre ancak lehte ve
aleyhte sonuçları değerlendirebilme yeteneği geliştiğinde ahlaki davranışlardan
söz edilebilir (Magee, 2004: 136). Bu nedenle kurum kültürü ile bütünleşmiş,
kurumun iş yapış biçiminin parçası olan bir projenin kurumsal sosyal sorumluluk
kapsamında değerlendirilmesi olanaklıdır. Kaldı ki bazı projeler çok geniş
tabanlı işbirliklerini, ortak aklı
gerekli kılmaktadır. İşte bu
noktada devlet, STK, özel sektör ve hatta küresel ölçekli işbirlikleri, büyük
önem taşımaktadır. Günümüzde Dünya
nüfusunun altıda biri günde bir dolardan az para kazanırken, iki milyar insan
iki dolardan az para kazanıyor. Bu durumu dikkate alan BM tarafından dünyada pek
çok sosyal problemin nedeni olan yoksulluğa çözüm üretmek üzere sekiz temel ve
18 alt başlıktan oluşan Binyıl Kalkınma Hedefleri açıklanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti
tarafından imzalanmış olan “Bin Yıl Kalkınma Hedefleri” kapsamında yer alan
konular, sosyal sorumluluk alanlarına yol gösterme nitelikleri açısından son derece önemlidir. Bu çalışmada, halkla ilişkiler ile kurumsal sosyal sorumluluk
arasındaki ilişki, temel başlıklar altında vurgulanmış ve Türkiye’de Capital
Dergisi için, 2016 yılında Barem araştırma şirketi tarafından 2015 yılının
“Türkiye’nin En Beğenilen Şirketleri’’nin saptanması amacıyla gerçekleştirilen
araştırma sonuçlarına göre kurumsal sosyal sorumlulukta en başarılı bulunan ilk
3 kurum baz alınarak, söz konusu kurumların yaptıkları sosyal sorumluluk
projeleri “Bin Yıl Kalkınma Hedefleri” doğrultusunda incelenmiştir. Ancak; kurumların üretim süreçlerinin bir parçası olarak
gerçekleştirdikleri sürdürülebilirlikle ilgili uygulamalar, araştırmaya dahil
edilmemiştir. Araştırmada, ‘Bin Yıl Kalkınma Hedefleri’
bağlamında sosyal sorumluluk projelerinin dağılımı analiz edilmiştir.
Halkla İlişkiler Kurumsal Sosyal Sorumluluk Gönüllülük Bin Yıl Kalkınma Hedefleri
Bölüm | Derleme Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 26 Temmuz 2017 |
Gönderilme Tarihi | 1 Mayıs 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 |