Cities are settlements that have witnessed all epochs of human history. Cities, according to the economic activities and management styles of the time, also determined the position of the people in the cities and their daily life. This determination also led to the existence of disadvantaged and advantageous segments in virtually all cities. In other words, not all citizens have equal access to urban processes and do not enjoy the same urban opportunities. Depending on the relations of production, which are the main factor in the physical and social structures of the cities, these segments have taken their place in the space. In other words, participation in production processes has also affected the positions of citizens. Cities, which throughout history have been named according to their production styles, have turned into consumption-oriented spaces as well as production. Therefore, the city's citizens began to be evaluated within the context of their participation in production and consumption processes. Disability, gender, faith creed, ethnicity, culture, etc. While many factors have had an impact on social positions in urban spaces throughout history, aging has also been added to this process. Cities that are designed and shaped with a production and consumption-oriented approach exclude those who cannot be included in these centers and exclude them from participation processes. Access to urban amenities may be more difficult for older people and facilities people who are not active producers and consumers compared to other urban resident dwellers. In this context, not only the disadvantaged segments, but all members of society will experience the phenomenon of old age; It is important to consider all age groups while developing urban policies. This study discusses the exclusion and segregation processes seen experienced in contemporary cities in the context of older urban people's relationship to a space.
Kentler, insanlık tarihinin hemen hemen her dönemine tanıklık etmiş yerleşim birimleridir. Özellikle dönemin ekonomik faaliyetlerine ve yönetim tarzlarına göre biçimlenen kentler aynı zamanda bireylerin kentlerdeki konumlarını ve gündelik yaşantıları da belirlemiştir. Bu belirleyiş hemen hemen tüm kentlerde dezavantajlı ve avantajlı kesimleri de ortaya çıkarmıştır. Başka bir deyişle tüm kentliler kentsel süreçlere aynı oranda erişememiş ve kentsel olanaklardan aynı şekilde yararlanamamıştır. Kentlerin gerek fiziksel gerekse de toplumsal yapısını etkileyen temel unsur olan üretim ilişkilerine bağlı olarak bu kesimler net bir şekilde mekânda yerlerini almıştır. Bir diğer ifade ile üretim süreçlerine katılım kentlilerin konumlarını da etkilemiştir. Tarih boyunca üretim şekillerine göre adlandırılan kentler günümüzde üretimin yanı sıra tüketim odaklı mekanlara dönüşmüştür. Dolayısıyla kentliler de gerek üretim gerekse de tüketim süreçlerine katılımları çerçevesinde değerlendirilmeye başlanmıştır. Engellilik, cinsiyet, inanç, etnik köken, kültür vb. birçok etken tarih boyunca kentsel mekanlardaki toplumsal konumlanışlarda etkide bulunurken günümüzde bu sürece yaşlılık da eklenmiştir. Üretim-tüketim odaklı bir anlayışla biçimlenen kentler, bu odaklara dahil olamayan kesimleri dışlamakta ve katılım süreçlerinin dışında bırakmaktadır. Aktif birer üretici ve tüketici olmayan yaşlı kesimlerin kentsel olanaklara erişimleri de diğer kentlilere oranla daha sıkıntılı olabilmektedir. Bu bağlamda sadece dezavantajlı kesimler değil toplumun tüm bireyleri yaşlılık olgusunu deneyimleyeceğinden; kentsel politikalar geliştirilirken tüm yaş gruplarının göz önünde bulundurulması önem taşımaktadır. Bu çalışmada günümüz kentlerinde yaşanan dışlanma-ayrışma süreçleri kentli yaşlı bireylerin mekanla ilişkileri bağlamında ele alınacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sosyoloji |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Haziran 2023 |
Gönderilme Tarihi | 1 Şubat 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Sayı: 11 |
“Toplum ve Kültür Araştırmaları Dergisi” (J-SCS) sosyal ve beşeri bilimler alanında yapılan özgün çalışmalara zemin hazırlamayı esas alan disiplinler arası bir akademik dergidir. Sosyal ve beşeri bilimler alanında farklı disiplinlerdeki bağımsız bilim insanlarının birlikteliğiyle 2018 Yılında kurulmuş olan derginin bütün sayılarının elektronik formda yayımlanması kararlaştırılmıştır. Derginin resmi ya da resmi olmayan herhangi bir kurum, kuruluş veya grupla bağı yoktur. Derginin yayımlanması için fikirleri ve emekleriyle destek veren bütün bilim insanlarının ortak maksadı sosyal ve beşeri bilimler sahasında çalışanların akademik gelişimlerine katkıda bulunmakla beraber sosyal ve beşeri bilimlerin topluma daha fazla fayda sağlamaları için yeni imkanlar aramaktır.