‘Ağ,’ güncel birçok
eğitim ve araştırmanın aracı ve odağı olan güçlü bir kavram ve metafordur. Biz kendi
dünyamızı ‘(b)ağlanmış’ olarak tasavvur ederiz. Birbirine
bağlı, retiküler, düğümlü veya katılımcı eserlerde, bu ağ, aynı zamanda,
estetik ya da biçimsel olanaklara da sahiptir. Edebi çalışmalar
içerisinde ağlara olan ilgi, bir ‘sosyal metnin’ tek yazara, özerk bireye ve
destansı dehaya yöneltilmiş olan modası geçmiş bakışı kısmen yerinden ettiği
düşünülen bir araç olarak kültürel tarih ve sosyolojiden tartışmalı bir şekilde
ortaya çıkmıştır. Okuyucuların ve metinlerin bir araya gelerek bir anlam, duygu
ve yargı ağı kurdukları düşünülür. Acaba bu kavramı hafife mi alıyoruz? Acaba
bu kavram, bir araç olarak güçlü olduğu halde, aynı zamanda biraz körelmiş
midir? Herhangi bir kültürel ağı, haritalamada ya da tam olarak açıklamada hiç
başarılı olabilir miyiz? Acaba metafor kendi bünyesinde yakalamayı umduğu
akışkan formlar için çok karmaşık veya düğümlü müdür? Bu metafor hangi
boşlukları, bağlantı eksiklerini unutmaktadır? Kendi profesyonel ağlarımızın
bağlamında olan bir ağ kavramına, kopuk olan ağı unutma pahasına, gereğinden
fazla mı değer veriyoruz? Kopukluk fikirlerinden kopmak son demokratik
süreçlerin nasıl geliştiğine dair şoku ve şaşkınlığı açıklıyor mu? Bu çalışma, başka konuların yanı sıra, 2. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi
ile ortaya çıkan kültür ağları ile değer oluşumları ve bozulmaları göz önünde
bulunduran araştırmama ve Dijital Sosyal Bilimler’deki veri temsiline atıfta
bulunarak bahsettiğim sorulara yönelecektir.
The ‘network’ is a powerful concept and metaphor, a
tool for and focus of much recent research and scholarship. We envisage our
very world as ‘networked.’ ‘The network’ also has aesthetic or formal
possibilities: in the interconnected, reticular, knotted or participatory
work. Interest in networks from within literary study arose arguably out
of cultural history and sociology, where a ‘social text’ was imagined, partly
as a means to displace an outmoded focus on the single author, the autonomous individual,
the heroic genius. Readers and texts are imagined together forming
‘networks’ of meaning, feeling, and judgement. But do we take the concept
for granted? Though powerful as a tool, is it also somewhat blunt? Can
we ever succeed in ‘mapping’ a cultural network, or describing one
accurately? Is the metaphor too knotty or nodal for the fluid forms it
hopes to catch in its structures? What absences does this metaphor
forget? Do we overvalue the notion of a network from the context of our
own professional networks, at the cost of forgetting the disconnected? Does
disconnection from the ideas of disconnection explain the shock and surprise at
how recent democratic processes unfolded? Referring to my research that
considers formations and disruptions of cultural networks and of value at the
outbreak of World War 2, and to representations of data in the Digital
Humanities, my paper addresses these questions amongst others.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Sanat ve Edebiyat |
Bölüm | İngiliz Dili ve Edebiyatı |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2019 |
Gönderilme Tarihi | 16 Eylül 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 |