The general subject of this study is the relationship between fiqh and qiraat. Its special subject is the determination of Jaṣṣāṣ understanding of recitation and the method of fiqh istinbāṭ in the context of the verses of judgment. This study is important in terms of learning how the methods of qiraat and fiqh istinbāṭ are based on those of a jurist who lived in the tadwı̄n period. This study aims to reveal how Jaṣṣāṣ (d. 370/981) deduces and needs recitations in fiqh istinbāṭ through his views on the nature of recitations and to determine their different aspects within Hanafis. It has been concluded that Jaṣṣāṣ, who is seen to divide his qiraats into two as tawqı̄fı̄ (Qur’ān) and non-tawqı̄fı̄ (non-Qur’ān) in terms of recitation and stipulates tawātur and consensus of the ummah on the qiraats he considers tawqı̄fı̄, treats the recitations as news in terms of narration. In other words, according to him, the recitations conveyed by mutawātir khabar are the Qur’ān, and the recitations conveyed by āḥād khabar are not the Qur’ān. Jaṣṣāṣ, on the other hand, does not consider non-tawkîfî recitations to be the Qur’ān in terms of recitation but says that they can be accepted as evidence in terms of judgments under certain conditions. Jaṣṣāṣ, who accepts the mursals of the Companions, the Tabi'in, and the Tabe-i Tâbiîn as correct under certain conditions, thinks that the āḥād recitations coming from this stratum can also be derived under the same conditions. Jaṣṣāṣ, who accepts the principle that none of the tawkîfî recitations should be left inactive, has a general interest, etc. For reason, he developed some methods of eliminating conflict among the recitations. Jaṣṣāṣ, defines the more specific ones as muhkam and the more general ones as mutashābih, if there is a general-specific, truth-metaphor, explicit-inference relationship among the recitations. Jaṣṣāṣ, over this definition, has adopted the method of using allegorical reasoning. In other words, Jaṣṣāṣ has combined both recitations into one sense by referring to mutashābih's reasoning, if there is no possibility to derive different meanings from the recitations at the same level. It has also been revealed that Jaṣṣāṣ learned the method of using mutashābih judgment from his teacher’s Karhı̄ (d. 340/952) and Tahāwî (d. 321/933), to whom he wrote comments on some of his works. With this definition and method, it is understood that this method of Jaṣṣāṣ, which is seen to be different from many other Hanafi scholars, is in parallel with the opinion of the fuqaha, who wrote a methodology based on the method of mutakallimin. This method is also considered by Jaṣṣāṣ’ principle of not leaving mutawātir and tawqı̄fı̄ readings idle. Jaṣṣāṣ thinks that if both recitations are muḥkam and there is an equal possibility of inference, they can be used in different meanings, indicating both. It is seen that Jaṣṣāṣ deduces both recitations in the same sense, if possible, from the recitations that are outside of these situations. It has been determined that Jaṣṣāṣ used the "jamʿ" method here. Jaṣṣāṣ, who hought that it is not permissible to regard tawqı̄fı̄ recitations as superior to each other in an absolute sense, has considered the aspects that he considered more eloquent in terms of Arabic and considered them more correct. Jaṣṣāṣ, who evaluated the āḥād recitations, which he did not count as the Qur’ān, according to their grades within the scope of khabar, made use of them with the recitations that were within the scope of the famous khabar. Jaṣṣāṣ, who even mentions the necessity of inferring some non-tawqı̄fı̄ recitations when there is insufficient evidence, shows that with this method, he thinks that the elaboration of kalam is better than its neglect. Jaṣṣāṣ, who had inferred some of the non-tawqı̄fı̄ qiraats to support the tawqı̄fı̄ recitations, did not consider the non-tawqı̄fı̄ qiraats to be authentic, which he did not consider within the scope of the famous khabar. Among these determinations, since Jaṣṣāṣ's understanding of qiraat names mutawātir reports and marwi qiraats as, it is in this direction that he considers the Qur’ān in terms of recitation and fiqh istinbāṭ, and that their inference is necessary for fiqh istinbāṭ. Since āḥād narrations does not consider the recitations that are narrated and marwi to be tawqı̄fı̄, he thinks that although this part does not count the recitations from the Qur’ān in terms of recitation and istinbāṭ, they should be derived according to the degrees of fiqh istinbāṭ. The most striking of the tawqı̄fı̄ qiraats and fiqh istinbāṭ methods is the method of attributing mutashābih to muḥkam as a way of eliminating the discrepancy between recitations.
Bu çalışmanın genel konusu, fıkıh-kıraat ilişkisidir. Özel konusu ise ahkâm âyetleri bağlamında Cessâs’ın kıraat anlayışı ve fıkhî istinbât yönteminin tespitidir. Bu çalışma, kıraatlerin tedvin döneminde yaşamış olan bir fakih üzerinden kıraatlerle fıkhî istinbat yöntemlerinin nasıl olduğunu öğrenmek açısından önemlidir. Bu çalışmanın amacı, Cessâs’ın (öl. 370/981) kıraatlerin mâhiyeti hakkındaki görüşleri üzerinden fıkhî istinbatta kıraatleri nasıl istidlal ve ihticac ettiğini ortaya çıkarıp Hanefîler içerisindeki farklı yönlerini tespit etmektir. Kıraatleri tilâvet yönünden tevkîfî/Kur’ân olan ve tevkîfî/Kur’ân olmayan şeklinde ikiye ayırdığı görülen ve tevkîfî saydığı kıraatlerde tevâtürü ve üzerinde ümmetin icmâını şart koşan Cessâs’ın kıraatleri rivayet yönünden haber olarak ele aldığı sonucuna ulaşılmıştır. Yani ona göre mütevâtir haber ile nakil olunan kıraatler Kur’ân’dır, âhâd haberle nakil olunan kıraatler Kur’ân değildir. Cessâs, tevkîfî olmayan kıraatleri ise tilâvet yönünden Kur’ân saymasa da ahkâm yönünden belli şartlar çerçevesinde delil kabul edilebileceğini söylemektedir. Sahâbe, tâbiîn ve tebe-i tâbiîn mürsellerini de belli şartlar çerçevesinde doğru kabul eden Cessâs, bu tabakadan gelen âhâd kıraatlerin de aynı şartlarla istidlâl edilebileceği görüşündedir. Tevkîfî kıraatlerden hiç birinin âtıl bırakılmaması ilkesini kabul eden Cessâs, umum-husus vb. sebeplerden dolayı kıraatler arasında bazı teâruz giderme yöntemleri geliştirmiştir. Eğer kıraatler arasında umum-husus, hakikat-mecaz, sarih-kinâye gibi ilişki varsa bunlardan daha hususi olanı muhkem, daha umumi olanı müteşâbih olarak tanımlayan Cessâs, bu tanım üzerinden, müteşâbihi muhkeme hamletme yöntemini benimsemiştir. Yani Cessâs, eğer kıraatleri eşit seviyede ayrı manalara istidlâl etme imkânı yoksa müteşâbihin muhkeme hamlederek her iki kırâati bir manada birleştirmiştir. Cessâs’ın müteşabihi muhkeme haml etme yöntemini hocası Kerhî (öl. 340/952) ve eserlerinden bazısını şerh ettiği Tahâvî’den (öl. 321/933) öğrendiği de ortaya çıkmıştır. Bu tanım ve yöntem ile diğer birçok Hanefî usulcüden ayrıldığı görülen Cessâs’ın bu yönteminin mütekellimin metodu üzere usul eseri yazan fukahânın görüşü ile paralel olduğu anlaşılmaktadır. Bu yöntem, Cessâs’ın mütevâtir ve tevkîfî kıraatlerin âtıl bırakılmaması ilkesine de uygun görülmektedir. Cessâs, eğer her iki kıraat muhkem ise ve eşit derecede istidlâl imkânı varsa her ikisini delâlet ettiği ayrı manalarda istimal edilebileceği görüşündedir. Cessâs, bu durumların dışında olan kıraatlerden her iki kıraati aynı manada istidlali mümkün ise istidlal ettiği görülmektedir. Cessâs’ın burada cem‘ yöntemini kullandığı tespit edilmiştir. Tevkîfî kıraatleri mutlak manada birbirinden üstün görmenin câiz olmadığı görüşünde olan Cessâs, Arapça yönünden daha fasih kabul ettiği vecihleri ise daha doğru saydığı olmuştur. Kur’ân saymadığı âhâd kıraatleri ise haber kapsamında derecelerine göre değerlendiren Cessâs, bunlardan meşhur haber kapsamında olan kıraatlerle ihticâc etmiştir. Bazı tevkîfî olmayan kıraatleri delil yetersizliği olduğunda istidlâl etmenin vâcipliğinden bile bahseden Cessâs, bu yöntemi ile kelâmın i’malinin ihmâlinden evlâ olduğu görüşünde olduğunu göstermektedir. Tevkîfî olmayan kıraatlerden bazısını tevkîfî kıraatlere destek amaçlı istidlâl ettiği vâki olan Cessâs’ın meşhur haber kapsamında değerlendirmediği tevkîfî olmayan kıraatleri ise sahih saymamıştır. Bu tespitlerden Cessâs’ın kıraat anlayışının mütevâtir rivâyet ile mervî olan kıraatleri tevkîfî olarak isimlendirdiğinden tilâvet ve fıkhî istinbât yönünden Kur’an saydığı ve onların fıkhî istinbatta istidlâlinin gerekliliği yönündedir. Âhâd rivâyet ile mervî olan kıraatleri tevkîfî saymadığından bu kısım kıraatleri tilâvet ve istinbât yönünden Kur’an saymasa da fıkhî istinbâtta derecelerine göre istidlal edilmesi gerektiğini düşünmektedir. Tevkîfî kıraatlerle fıkhî istinbat yöntemlerinden en çok dikkat çekeni kıraatler arasında teâruzu giderme yolu olarak müteşabihi muhkeme haml etme yöntemidir. Bu meyanda genel manada fıkıh-kıraat ilişkisini ele alan bu çalışmada Cessâs’ın önce el-Fusûl isimli eserindeki kıraat, Kur’ân ve haber konusu incelenmiş, sonra Cessâs’ın tefsirinde temas ettiği kıraatler ve bu kıraatlerle fıkhî istinbat yöntemleri tespit edilerek izah edilmiştir. Özel manada ise bu çalışmada Cessâs’ın mütevâtir ve ahâd kıraatlere bakışı ile kıraatlerin tevkîfiliği meselesi ve bunlardan hüküm istinbât yöntemleri incelenmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 9 Sayı: 2 |