The process of Islamization in North Africa began during the time of Hz. ͑Umar and intensified during the time of Hz. ͑Uthmān. The first Muslim settlers in North Africa were from the Ahl al-Bayt, and initially their love for the Prophet facilitated their conversion to Islam. After the martyrdom of Hz. ͑Uthmān, the conquest movements experienced a temporary halt, but with the rise of the Umayyads, these movements resumed more vigorously and predominantly through land conquests. Following this period, the indigenous Berber population of North Africa began to accept Islam en masse. The settlement of Arab Muslims in North Africa accelerated the process of Islamization. Although Christians had occupied the region earlier, they never contemplated permanent settlement there because of their imperial priorities. Throughout history, although the Rustamids had a Khawarij character, they established the first Muslim state by incorporating the dominant local tribes, al-Ḥawāra and al-Zanāta. The second group of Muslims to settle in North Africa was the Fatimid State, which received support from the opposing Sanhāja tribe to establish their own independent state. Over time, relations between the Fatimids and the Sanhāja deteriorated, prompting the Fatimids to send the Banī Hilāl tribal groups, known for their combat capabilities, to these lands. The people of the Banī Hilāl tribe faced continuous political problems after the initial Islamization process. They were even implicated in the ridda (apostasy) uprisings during Hz. Abū Bakr's time and failed to take a clear stance during the early political conflicts, such as the Battles of Jamal and Siffin. Because of their Bedauin ways neither the Umayyads nor, later, the Abbasids-despite exploiting them-ever appointed them to administrative office. Their alliance with the Ismaili Karmatians and their political rebellions brought them no benefit. Until the arrival of these Bedouin tribes, more urban Muslims had settled in densely populated areas of North Africa, which accelerated the local population's introduction to Islam and Muslims. The Banī Hilāl tribes adopted an economic approach to events and, lacking a desire to establish an independent state in North Africa, found it easier to communicate with the local population. Despite being from the same tribal group, the Banī Hilāl allied themselves with the Karmatians against the Fâtimîds. After the Karmatians' victory, they supported them and subsequently assisted them against their enemies in Africa. Especially in the struggles of the Zirid State against the Christians, they supported the local Berbers and gained the favor of the Arab tribes in the region due to their strong position within the state. With the decline of the Fatimids over time, the Benî Hilāl tribes actively assumed the role of carriers of Sunni Islam in North Africa. In this context, they experienced few issues with the independent states established in their regions, rapidly accelerating settlement efforts in fertile lands and becoming indispensable in the region. Political authorities overlooked their economic strengthening, utilizing their numerical and Bedouin characteristics against groups that opposed them. The Banī Hilāl tribes settled in the agriculturally viable lands of North Africa, promoting their economic prosperity and facilitating the migration and settlement of both their own tribes and other Arab groups in the region. After the collapse of the Berber-origin Muwahhid State, the newly established Marinid, Hafsid, and Zayyanid states took maximum advantage of the numerical and specific weight of the Banī Hilāl tribes to gain superiority over one another. Capitalizing on this division, the Banī Hilāl tribes maintained good relations with these three states and aligned themselves with whichever state offered them the best opportunities. By not unconditionally committing to any of these states, they supported whichever side aligned with their interests. Simultaneously, they avoided asserting dominance over the Berbers in their regions, maintaining good relations with the existing state while instilling a semi-independent lifestyle among the local people. By keeping the Berbers distanced from the current power, they managed to guide and control the local population as they wished. In summary, the Banī Hilāl tribes contributed significantly to the spread and widespread acceptance of Islam in North Africa in religious, cultural, and economic terms.
Hz. Ömer zamanında başlayan Kuzey Afrika’nın İslamlaşma serüveni, Hz. Osman zamanında yoğunlaşarak devam etmiştir. Kuzey Afrika’ya ilk yerleşen müslümanlar Ehl-i beytten olup ilk etapta onların peygamber sevgisi Müslüman olmalarını kolaylaştırmıştır. Hz. Osman’ın şehit edilmesinden sonra bir süre ınkıtaya uğrayan fetih hareketleri Emevîlerin iktidara gelmesi ile daha çok karadan gerçekleşerek yoğunlaşmıştır. Bu tarihten sonra Kuzey Afrika yerli halkı Berberîler, kalabalık bir şekilde İslam’ı kabul etmeye başlamışlardır. Müslüman Arapların Kuzey Afrika’da iskân etmeye başlamalarıyla İslamlaşma süreci daha da hızlanmıştır. Kuzey Afrika, Müslüman Araplardan önce işgal edilmesine rağmen onların emperyal düşüncelerinden dolayı o coğrafyada hristiyanlar iskânı düşünmemişlerdir. Tarihi süreçte her ne kadar Rüstemîler, Hâricî karakterli olsalar bile coğrafyanın hâkim unsuru Hevvâre ve Zenâte kabilelerini de yanlarına alarak ilk Müslüman devleti kurmuşlardır. Kuzey Afrika’ya yerleşen ikinci Müslüman grup yukarıdaki kabilelere muhalif olan Sanhâce kabilesinin desteğini alıp müstakil devletlerini kuran Fatımî Devleti olmuştur. Zaman içerisinde Senhâcîlerle arası açılan Fâtımîler, batı tarafında yerli halkla mücadele kabiliyeti olan Benî Hilâl kabile gruplarını bu topraklara göndermişlerdir. Benî Hilâl kabilelerinden olan insanlar, ilk İslamlaşma sürecinden sonra siyasi erkle sürekli problem yaşamışlardır. Hz. Ebû Bekir zamanında ridde olaylarına isimleri karışmıştır. Onlar, ilk siyasi olaylar olan Cemel ve Sıffîn Savaşlarında net duruş sergileyememişlerdir. Daha sonra bedevî özelliklerinden dolayı ne Emevîler ne de onların yıpratılmasında kendilerine destek sağlamamalarına rağmen Abbâsîler zamanında devlet bürokrasisinde kendilerine görev verilmemiştir. İsmaîlî Karmatîlerle olan beraberlikleri ve siyasi erke isyanları da kendilerine bir fayda sağlamamıştır. Bedevî karakterli bu kabilenin gelişine kadar daha çok şehir merkezlerinde yerleşen Müslümanlar onlarla beraber Kuzey Afrika’nın nüfus yoğunluğu olan bölgelere yerleşerek yerli halkın da İslam’la ve Müslümanlarla tanışmasını hızlandırmıştır. Benî Hilâl kabileleri daha çok olaylara ekonomik yaklaşıp kuzey Afrika’da bağımsız bir devlet kurma istekleri olmamaları nedeniyle yerli halkla daha kolay anlaşmışlardır. Benî Hilâl, kendi kabile grubundan olmalarına rağmen Fâtımîlere karşı Karmatîlerle beraber olmuşlar, onların Karmatîlere karşı galibiyetinden sonra kendilerine destek vermişler ve sonraki süreçte Afrika’da muarızlarına karşı onları desteklemişlerdir. Özellikle Zîrî Devleti’nin Hıristiyanlarla olan mücadelelerinde kendilerine destek vererek bir yandan yerli Berberîlerin, diğer taraftan bu devlet içerisinde güçlü konumundan dolayı bölgede bulunan Arap kabilelerinin teveccühünü kazanmışlardır. Fâtımîlerin zaman içerisinde yıkılmasıyla birlikte Kuzey Afrika’da Sünniliğin taşıyıcı unsuru olma görevinde aktif rol üstlenmişlerdir. Bu bağlamda oldukları yerlerde kurulan müstakil devletle çok sorun yaşamamışlar, verimli arazilerde iskân hareketlerini hızlandırarak bölgenin vazgeçilmezi haline gelmişlerdir. Siyasal erk sahipleri onların ekonomik olarak güçlenmelerine göz yumarak kendilerine karşı gelen gruplara onların sayısal ve bedevi özelliklerinden istifade yoluna gitmişlerdir. Kuzey Afrika’nın tarıma elverişli topraklarına yerleşen Benî Hilâl grubu kabileleri, kendi ekonomik refahlarının reklamını yaparak ister kendi kabile gruplarının ister diğer Arap unsurların Kuzey Afrika’ya göç edip yerleşmelerine öncülük etmişlerdir. Bölgede kurulan Berberî asıllı Muvahhid Devleti’nin yıkılışından sonra oluşturulan Merinî, Hafsî ve Zeyyânî devletleri birbirlerine üstünlük sağlamak için sayısal ve özgül ağırlıkları olan Benî Hilâl grubu kabilelerinden azami ölçüde istifade etmişlerdir. Bu bölünmeyi fırsata çeviren Benî Hilâl kabileleri, adı geçen üç devletle ilişkilerini iyi tutup kendilerine hangi devlet daha iyi fırsat tanımışlarsa onların tarafında yer almışlardır. Bu devletlerden herhangi birine şartsız bağlanmayarak kendi menfaatleri hangi tarafa destek vermeyi gerektiriyorsa onlara destek olmuşlardır. Diğer yandan bulundukları bölgelerde Berberîlere üstünlük taslamayarak bir yandan mevcut devletle ilişkileri iyi tutmuşlar, diğer yandan o devlete sıkı bağlanmayarak yerli halka yarı bağımsız yaşama karakterini aşılamışlardır. Berberîleri mevcut iktidarla mesafeli tutarak yerli halkı istedikleri gibi sevk ve idare etmişlerdir. Kısaca Benî Hilâl kabileleri, dini, kültürel ve ekonomik açıdan Kuzey Afrika’da İslam’ın yayılmasına, geniş kitlelerce benimsenmesine katkı sağlamışlardır.
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | İslam Araştırmaları (Diğer) |
| Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
| Yazarlar | |
| Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2025 |
| Gönderilme Tarihi | 13 Ocak 2025 |
| Kabul Tarihi | 13 Haziran 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 12 Sayı: 1 |