Aristoteles’in siyasetle ilgili düşüncelerinin, Politika, Nikomakhos’a Etik, Eudemos’a Etik, Atinalıların Devleti ve Retorik adlı eserlerinde yer aldığı söylenebilir. Politika’nın ikinci kitabında sözlerine “sırada devletin biçimini tartışmak ve hangisinin daha iyi olduğunu anlayabilecek durumda olduğumuzu varsayarak bunu anlamaya çalışmak var” diyerek başlayan Aristoteles, bunun için iyi yönetilen bazı devletlerin anayasalarına bakmaya ve, hiç kuşkusuz Platon’u kast ederek, bazı yazarların ütopyalarına bakmaya ihtiyaç duyulacağına işaret eder. Platon’da olduğu gibi, devletten hep site devletini anlayan Aristoteles’e göre, devlet adamıyla devlet, kralla uyrukları, aile reisiyle ev halkı, efendiyle köleleri arasındaki ilişkilerin hep aynı türden ilişkiler olduğunu sanmak yanlıştır. Aristoteles, ne zengin azınlığın ne de yoksul çoğunluğun değil de, ancak ortak çıkarın gözetilmesiyle oluşabilecek orta tabakanın güçlü olduğu ve adaletin kendisiyle tecelli ettiği bir yönetim biçimi olan politeianın oligarşi ile demokrasinin uzlaştırılması sonucunda ortaya çıkabileceğini öne sürer. Demokratik anayasanın oligarşik anayasaya göre isyana ve devrime daha az açık olması nedeniyle ötekine göre daha sürdürülebilir bir nitelik taşıdığı kanısında olan Aristoteles, hem etik hem siyaset anlayışının merkezinde yer alan altın orta ilkesi gereği, güçlü bir orta tabakaya yaslanan anayasanın en güvenli ve en sürdürülebilir bir anayasa olacağından kuşku duymamaktadır.
Bölüm | Araştırma Makalesi |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Ekim 2016 |
Gönderilme Tarihi | 24 Ocak 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Sayı: 27 |
e-ISSN: 2645-8950