Kaderiyye adı yergi ifade eden bir isimdir. İslam Mezhepler Tarihi içerisinde Gaylân ed-Dımeşkî ve Ma‘bed el-Cühenî’ye nispet edilen bir ekol olarak karşımıza çıkmaktadır. Her ikisinin de kader inancını benimsemedikleri sahîh haberlerle bize ulaşmaktadır. Kaderiyye’nin bu ümmetin Mecûsîleri olduğu yönündeki hadisler, hadislerin tedvîn ve kitaplaştırıldığı dönemlerden beri mevcuttur. Kelamcılar, mütevâtir haberlerin delil olması konusunda ittifâk etmişlerdir. Bunların dışındaki haberlerin delil olamayacağı hakkında neredeyse söz birliği etmiş olmalarına rağmen yine de kelamcılar bu kritere uymayan haberleri de birbirlerine karşı delil olarak kullanmaktan çekinmemişlerdir. Konumuzla ilgili rivâyetler ise sahîh derecesine ulaşamayan hasen veya zayıf hadislerdir. Hadis âlimleri tarafından râvîlerinin cerh edilip, senetleri bakımından delil olamayacakları belirtilmiş olsa da ilgili hadis grupları kelam ilminin literatürüne girmiş ve karşılıklı tartışmalar başlamıştır. Kelamcılar, bu hadislerin senetlerindeki problemlerden haberdar oldukları için çoğu zaman tartışılan konunun hasen veya zayıf bir hadis metnine dayandığını belirtmeden tartışmışlardır. Ancak “Kaderiyye”nin kim olduğu sorusu, muhataplarınca farklı deliller ileri sürülerek, karşılıklı birbirlerini suçlayıcı ve itham edici mahiyette cevaplandırılmaktadır. Ehl-i Sünnet ekollerinin kurucuları Ebü’l-Hasen el-Eş‘arî ile Ebû Mansûr Mâtürîdî, Kaderiyye’nin, aynı isimle anılan ekol ve onun çoğu görüşünü benimseyen Mu‘tezile olduğu kanaatindedirler. Onlara göre Kaderiyye, Allah’ın takdîrini kabul etmeyen, kader inancını inkâr edenlerdir. Eş‘arî, el-Lüma‘ fi’r-red ‘alâ ehli’z-zeyġ ve’l-bida‘ isimli eserinde ilgili hadislerin metnine değinmeden, muhataplarının adını da zikretmeden, onlar adına diyalektik bir metotla; “bizi niçin Kaderiyye diye adlandırıyorsunuz?” diye söze başlayıp, eleştirilerini kader-takdîr meselesi üzerinden yürütmektedir. İnsanın kesb ettiği fiillerin Allah tarafından değil de kulların kendileri tarafından takdîr edilip, yine kendileri tarafından yapıldığı/yaratıldığı, iddiasını eleştirilerinin merkezine oturtmaktadır. Eş‘arî, el-İbâne ‘an uṣûli’d-diyâne adlı eserinde ise doğrudan Mu‘tezile ekolünü hedef almakta ve onların en önemli hatalarından birisinin Mecûsîler gibi kulların kendi kötü fiillerini kendilerinin yarattığını kabul etmeleri olduğunu söylemektedir. Mâtürîdî, Kitâbü’t-Tevḥîd adlı eserinde Kaderiyye veya diğer adıyla Mu‘tezile’nin yerilip kınanmasına ait özel bir başlık açmıştır. Mâtürîdî, Mu‘tezile’nin hâdis irâde anlayışı ile Mecûsîlerin, İblîs’in ortaya çıkışının birbiriyle aynı şey olduğundan hareketle onların bu ümmetin Mecûsîleri olduğunu söylemektedir. Mâtürîdî’ye göre Mecûsîlerin, düalizme (Senevîlik) yönelmelerinin sebebi; onların, evrende var olan şer ve fesâdı yaratma fiilini Tanrı’ya izâfe etmenin doğru olamayacağı anlayışıdır. Mu‘tezile, bu konuda da onlarla fikir birliği içerisindedir. Mâtürîdî, mezheplerin isimlendirilmesinde önemli bir yere sahip olan yaygın kullanıma da dikkat çekerek, Mu‘tezile’nin kendisi dışında tüm İslam ümmetinin, onları, “Kaderiyye” diye de adlandırdığını belirtmektedir. Mâtürîdî, Mecûsî-Mu‘tezilî benzerliğine dâir rasyonel olmayan, sübjektif bazı deliller de öne sürmektedir. Konunun taraflarından biri olan Kadı Abdülcebbâr ise Mu‘tezile’nin genel kanaatlerine uygun davranarak, “Kaderiyye” kelimesinin bir nispet ismi olarak, kazâ ve kaderi Allah’a nispet eden cebr taraftarlarına verilen bir isim olduğunu savunmasının temeline yerleştirmektedir. Kadı Abdülcebbâr’a izâfe edilmekle beraber, ona âidiyeti hakkında şüpheler bulunan, Şerḥu’l-uṣûli’l-ḫamse adlı kitapta “Kaderiyye” kelimesinin bir nispet ismi olmasından hareket edilmektedir. Kadı Abdülcebbâr, devamında meseleye benzeyen ve benzetilen açısından da yaklaşmakta ve iddialarını bunun üzerine bina etmeye çalışmaktadır. O, Cebriyye’den saydığı Eş‘ariyye mensuplarının Mecûsîlere benzediğine çeşitli örnekler vermektedir. O, Mücbire ve Eş‘arîlerin, Mecûsîlere, “teklif-i mâ lâ yutâk: güç yetirilemeyen şeylerin kula emredilmesi” yönünden de benzerliği bulunduğunu öne sürmektedir. Kadı Abdülcebbâr, meseleyi hüsün-kubuh konusuyla irtibatlandırmaktadır. Mu‘tezile ve İslamiyet dışındaki diğer din mensuplarının ma‘bûdlarına sadece hasen/hüsün olan fiilleri izâfe ettiklerini delillendirmeye çalışmaktadır. Kadı Abdülcebbâr, Mecûsî-Eş‘arî benzerliğine dâir rasyonel olmayan, sübjektif bazı deliller de öne sürmektedir.
Kelam Kaderiyye Mu‘tezile el-Eş‘arî el-Mâtürîdî Kadı Abdülcebbâr Mecûsîlik
The name Qadariyya is a name that expresses satire. It appears as a school attributed to Gaylan al-Dimeski and Ma‘bed al-Cuhani in the History of Islamic Sects. It reaches us with authentic news that both of them do not adopt the belief in destiny. The hadiths that the Qadariyya are the Majosis of this ummah have existed since the time when the hadiths were collected and compiled into a book. Theologians have agreed on the fact that mutawatir news is evidence. Although they almost unanimously agreed that news other than these could not be evidence, theologians did not hesitate to use news that did not meet this criterion as evidence against each other. The narrations related to our subject are hasan or weak hadiths that cannot reach the level of authenticity. Although it was stated by the hadith scholars that their narrators were annotated and that they could not be evidence in terms of their documents, the related hadith groups entered the literature of the science of kalam and mutual discussions began. Since theologians were aware of the problems in the scripts of these hadiths, they often discussed the issue without stating that it was based on a hasan or weak hadith text. However, the question of who the “Qadariyya” is is answered by the interlocutors in a way that accuses each other, by putting forward different evidences. Abu’l-Hasen al-Ash‘ari and Abu Mansur Maturidi, the founders of the Ahl al-Sunnah schools, are of the opinion that Qadariyya is the school called by the same name and the Mu‘tazila who adopt most of its views. According to them, Qadariyya are those who do not accept Allah’s will and deny belief in destiny. al-Ash‘ari, in his work named al-Luma‘ fi’r-red ‘ala ehli’z-zeyġ ve’l-bida’, without mentioning the text of the related hadiths, without mentioning the names of his interlocutors, with a dialectical method on their behalf; “Why do you call us Qadariyya?” He begins his speech and carries out his criticisms on the issue of fate-decree. He puts the claim that the acts committed by man are not appreciated by Allah, but by the servants themselves, and that they are done/created by themselves, at the center of his criticism. In his work named al-Ibane ‘an uṣul al-diyane, al-Ash‘ari directly targets the Mu‘tazila school and says that one of their most important mistakes is that they accept that they created their own bad deeds, like the Majosis. Maturidi opened a special title in his book called Kitab al-tawḥid, which refers to the denigration and condemnation of Qadariyya or Mu‘tazila. Maturidi argues that the Muʿtazila’s understanding of the hadith will and the Magi’s understanding of the emergence of Iblis are one and the same, and that they are the Majosis of this ummah. According to Maturidi, the reason for the Magi’s inclination towards dualism is; Their understanding that it is not correct to attribute the act of creating evil and corruption in the universe to God. The Mu‘tazila is in agreement with them on this issue as well. Maturidi also draws attention to the widespread use that has an important place in naming the sects, and states that, apart from the Mu‘tazila himself, the entire Islamic ummah also calls them “Qadariyya”. Maturidi also put forward some irrational and subjective evidences regarding the similarity of the Magusi-Mu‘tazila. On the other hand, Qadi ‘Abd al-Jabbar, one of the parties to the subject, acts in accordance with the general opinions of the Mu‘tazila and places the word “Qadariyya” as a name of comparison, as a name given to the supporters of coercion who attribute qada and fate to Allah. Although it is attributed to Qadi ‘Abd al-Jabbar, in the book titled Serḥ al-uṣul al-ḫamse, in which there are doubts about its belonging to him, the word “Qadariyya” is a name for comparison. Qadi ‘Abd al-Jabbar then approaches the issue from the point of view that resembles and is compared, and tries to build his claims on it. He gives various examples to the Magi that resemble the members of the Ash‘ariyya, whom he counts from the Jabriyya. He argues that Jabriyya and Ash‘aris are similar to the Magi in terms of “taqlif ma la yutak: ordering the things that cannot be afforded to the servant”. Qadi ‘Abd al-Jabbar also connects the issue with the subject of husn-kubuh. He tries to prove that Mu‘tazila and members of other religions other than Islam attribute only good deeds to their gods. Qadi ‘Abd al-Jabbar also put forward some irrational and subjective evidences for the Magi-Ash‘ari similarity.
Kalam (Islamic Theology) Qadariyya Mu‘tazila al-Ash‘ari al-Maturidi Qadi ‘Abd al-Jabbar Majosis (Zoroastrians)
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kelam |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2023 |
Gönderilme Tarihi | 3 Temmuz 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 6 Sayı: 2 |