Bu makalede Kant’ın Opus Postumum adlı
yapıtında ele alınan geçiş sorununun doğasını ortaya koymaya çalışacağım. On
sekizinci yüzyıldaki bilimsel gelişmeler, özellikle kimya alanındakiler,
filozofları felsefe tartışmaları yürütürken bilimsel bulgularını rolünü yeniden
değerlendirmeye zorlar. Bu önemli değişikliklerin yanı sıra Kant’ın önsellik
anlayışının büyük ölçüde hareket eden güçleri ima eden fiziksel maddeye
yaslandığını gözlemliyoruz. Kant bir kez daha üçüncü Eleştiri’nin
basımından sonra, Doğa Biliminin Metafizik Temelleri’nden fiziğe geçiş
olanağı üzerinde düşünmeye başlar. Eğer düzgün bir geçiş kurmayı başarırsak,
bilimleri yalnızca deneysel veriler yığını olmaktan kurtarmakla kalmayacak,
ayrıca maddeye dair bilgimiz ile bütün olarak doğa arasındaki boşluğu da
doldurmuş olacağız.
In this paper, I try to reveal the nature of the
transition problem in Kant’s Opus Postumum. Scientific developments in
eighteenth century, particularly the ones in chemistry, forces philosophers to
re-evaluate the role of scientific findings in the philosophical debates. In addition to these crucial developments, we
observe that the a prioricity for Kant primarily depends on the physical nature
of the matter which implies moving forces, but the developments in chemistry
add a new dimension to the problem. Once
again, Kant, after the publication of the third Critique, starts to think about the possibility of a transition
from The Metaphysical Foundation of Natural Science to physics.
If we succeed to construct a proper transition, we not only save the sciences
from being just aggregation of the empirical data, but we may fill the gap
between the knowledge about the matter and the nature as a whole.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ekim 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 2 |