Öz
Sadece dış dünya değil, düşünülebilir şeyler de ‘var’dır. Bu durumda Varlık ile belirlenmemiş olan, yolu Varlık’tan geçmemiş olan bir şey düşünülemez. Düşünülebilir şeyler arasında yalnızca Hiç’e varlık atfedilemez, zira ona varlık atfedildiği anda o, artık Hiç olmayacaktır. Bu nedenle Heidegger Hiç için ‘Hiçer’ ifadesini kullanır. Yine de bu, Hiçin Varlık soruşturmasında dışarıda bırakılması gerektiği anlamına gelmez. Hiç tam da ‘varlık-sız’ olduğundan Varlığın anlamını soruşturmak için önemli bir perspektif imkânı sunar. Heidegger, ‘varolanlar vardır’ denildiğinde, asıl üzerinde durulması gerekenin ‘vardır’ ifadesi olduğunu düşündüğünden Varlığın anlamını, ‘varolanlardan soyarak’ daha önce yapılmamış bir tarzda soruşturur. Biz de burada onun bu soruşturmada başvurduğu en önemli kavramlardan biri olan Hiç üzerinde duracağız. Heidegger, Varlığın anlamını soruşturmak için Hiçi öyle bir tarzda ele alır ki bu Hiçin sonunda Hiç olarak kalıp kalmayacağından şüphe edebilir ve şunu sorabiliriz: Bir fenomen olarak ele alınan Hiç, tamamen boş ve hatta üzerinde düşünülemeyecek bir Hiçliği mi işaret eder, yoksa o, bir şekilde ele geçirilebilir bir ‘şey’ midir? Bir şekilde tecrübe edilebiliyorsa o, artık Hiç olarak kalabilir mi? Heidegger’e göre Hiç, bir şekilde dünyaya gelerek insan varlığında ele geçirilebilir, öyleyse biz de burada onun Hiçi, Hiç olarak bırakmadığını ve Varlığa taşıdığını savunacağız.