Doğamızın bir gerekliliği olan ölüm, bütün canlı varlıklar için kaçınılmaz olan sonun ifadesidir. Bilindiği kadarıyla tüm varlıklar içinde sadece insanın düşünen, anlam yükleyen bilinçli bir varlıktır ve ölümü bir son, bir yokluk olarak algılanmakta nitelendirmektedir. Ölümü tecrübe yoluyla bilen insan için ölüm her zaman korkulması, kaçınılması gereken bir durum olarak görülmüştür. Ölüme bakış açısı genel olarak aynı yönde olmasına rağmen ölümü kabulleniş ve ölüme yaklaşım şekli, içinde yaşanılan koşullara göre değişiklik göstermektedir. Bu açıdan toplumdan topluma ve kültürden kültüre ölüm olmasının bazı bakımlardan değiştiği de bir gerçektir. Geleneksel dönemde hayatın normal bir süreci olarak görülen ölüm olgusu, ölüm öncesi ölüme hazırlık evresi ve ölüm sonrası ölü gömme ritüellerini içerir. Modern döneme gelindiğinde ise tıp biliminde meydana gelen gelişmeler ve modern hayatın insanı her yönüyle kuşatması ölüm algısını değiştirmiştir. Artık hayatın büyük bir bölümünde görmezden gelinen bir olguya dönüşmüş olan ölüm sadece yaşlılık veya hastalık durumlarında hatırlanır olmuştur. Modern insan çoğu zaman hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayarak, sevdikleri insanları bile tek başına ölüme terk eder hale gelmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Aralık 2020 |
Gönderilme Tarihi | 25 Kasım 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 6 Sayı: 2 |
.