Dünya tarihinin her devrinde muhtelif sebeplerle ortaya çıkan yağma kültürü, Türklerin bozkır kültürünü yaşadığı dönemde, siyasî ve iktisadî bunalım zamanlarında, ayakta kalabilmek adına başvurduğu bir yöntem olmuştur. Esasında üretim kültürünün bir parçası olan Eski Türkler, bir zorunluluk olarak ortaya çıkan yağma akınlarında tabiatın Çin’e veya başka yerleşik toplumlara vermiş olduğu nimetleri, el koyma yoluyla onlardan almıştır. İslamî döneme gelindiğinde Türkistan, İran ve Orta Doğu’ya doğru kayan Türkler bozkır coğrafyasına nazaran daha ılıman ve tabiatın daha cömert davrandığı yeni yurtlarında en azından devlet bazında zamanla yağma kültürüne gereksinimlerini azaltmıştır. Fakat 16. asırda evrensel bir etki yaratan coğrafi keşiflerle birlikte Asya ticaret yollarının ıssızlaşmaya yüz tutması, özellikle Türkistan coğrafyasını iktisadî yönden sarstığı gibi, diğer taraftan Türk-Moğol siyasî kültürünü benimsemiş Türkistan Hanlıklarında başlayan adem-i merkeziyetçi anlayış da, Türkistan’ı siyasî anlamda hızlı bir gerilemeye götürmüştür. Bu doğrultuda konargöçer karakterli Türk halklarının yanı sıra konargöçer kökenli hanedanlar ve yöneticiler tarafından yönetilen Batı Türkistan’ın Hive ve Buhara Hanlıklarının da, bozkırlıların eskiye dair yağma akınlarını tekrar canlandırmaları kaçınılmaz olmuş ve de zorunlu bir hal almıştır. Dinî ve ideolojik sebeplerle İran’ın ötekileştirilmesi ve kültürel sebeplerle hanlıkların birbirlerini ötekileştirmesi 16. asırdan itibaren Türkistan ve Horasan coğrafyalarında yağma akınlarıyla asayişi bozmuş, diğer taraftan hanlıklara da finansal yönden nefes aldırmıştır.
The plundering culture, which has emerged for various reasons in every period of world history, has been a method used by the Turks in order to survive during the times of political and economic depression when they lived the steppe culture. The Old Turks, who actually were a part of the production culture, took the blessings that nature gave to China or other settled societies in the raids that emerged as a necessity, by seizing them. When comes to the Islamic period, the Turks, who moved towards Turkestan, Iran and the Middle East, reduced their need for a culture of plunder, at least on the basis of the state, in their new homeland, where the nature was more temperate and more generous than the steppe geography. However, the desolation of Asian trade routes with the geographical discoveries that had a universal effect in the 16th century, especially shook the geography of Turkestan economically. On the other hand, the decentralized understanding that started in the Turkestan Khanates, which adopted the Turkish-Mongol political culture, also led Turkistan to a rapid decline in the political sense. In this direction, it was inevitable and necessary for the Khiva and Bukhara Khanates of West Turkestan, which were ruled by nomadic-origin dynasties and rulers, as well as Turkish peoples with nomadic character, to revive the old plundering raids of steppes. The alienation of Iran for religious and ideological reasons and the othering of the khanates for cultural reasons disrupted the peace with plunder raids in Turkestan and Khorasan geographies in the 16-19 centuries, and on the other hand, relieved the khanates financially.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Ağustos 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 18 Sayı: 2 |
KSÜ Sosyal Bilimler Dergisi ULAKBİM-TR Dizin tarafından dizinlenen hakemli ve bilimsel bir dergidir.