A series of debates focusing on gender has been in the core of feminist theory and practices since the 1970s. The focal point of those debates is the transformations in gender relations. The transformations, which are effective over women’s urban experiences, brought the result of joining feminism to geography. The tendency, which is known as urban feminism, examines opportunities for women to use, treat, and create resources in time and space. The main precursor of this study is that patriarchal culture and gender relations restrict women’s daily urban experiences. In the study, the background of sexism is focused on and the extent to which gender identities of women allows them to experience the city is discussed based on the notions of rights to public space and city.
Toplumsal cinsiyete odaklanan bir dizi tartışma 1970’lerden bu yana feminist teori ve pratiğin merkezinde yer almıştır. Bu tartışmaların odak noktası toplumsal cinsiyet ilişkilerinde yaşanan dönüşümlerdir. Kadınların kentsel deneyimleri üzerinde etkili olan bu dönüşümler feminizm ve coğrafyanın eklemlenmesi sonucunu beraberinde getirmiştir. Kentsel feminizm olarak bilinen bu eğilim, kadınların zaman ve mekân içinde kaynakları kullanma, değerlendirme ve yaratma imkânlarını sorgular. Bu çalışmanın temel öncülü, ataerkil kültür ve cinsiyet ilişkilerinin kadınların gündelik kentsel deneyimlerini sınırlandırdığıdır. Çalışmada cinsiyetçiliğin arka planına odaklanılmış ve toplumsal cinsiyet kimliğinin kadınların kenti tecrübe edişlerini ne ölçüde mümkün kıldığı kamusal alan ve kent hakkı kavramları üzerinden ele alınmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Derlemeler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Kasım 2021 |
Gönderilme Tarihi | 16 Haziran 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 4 Sayı: 2 |
Dergide yayımlanan tüm çalışmalar, kamu ve tüzel kişilerce, gerekli atıflar verilmek koşuluyla kullanıma açık olup dergide yayımlanmış çalışmaların tüm sorumluluğu yazarlarına aittir.