Osmanlı-Türk modernleşmesi, başlangıcından itibaren güçlü bir Doğu-Batı çatışması içinde ilerlemiştir. Bu çatışma, Tanzimat sonrası Türk edebiyatının da ana konularından biri olmuştur. Osmanlı döneminde gelenekle modernliği uzlaştırma çabası ön plandadır. Cumhuriyet’in ilanıyla modernleşme, devrimci bir kimlik kazanır. Fakat devletin kendini Batılı bir ulus devlet olarak sunması, geniş halk kitlelerinin yaşamında belirleyici olan geleneği ortadan kaldırmaya yetmez. Devrimler, merkezdeki eğitimli kadrolar arasında ve büyük şehirlerde benimsense de nüfusun büyük çoğunluğunu barındıran taşrada açık ya da örtük bir dirençle karşılaşır. Merkez ve çevre/taşra arasındaki bu fark, Osmanlı-Türk modernleşmesinin temel çatışması olan Doğu-Batı farklılığının yeni bir görünümüdür. Son dönem Türk edebiyatında sohbet üslubu ve özgün taşra yaklaşımıyla öne çıkan Mustafa Çiftci’nin “Elif, Tina, Tolga” hikâyesi, Cumhuriyet döneminde oluşan ve günümüzde anlamını yitirmiş olan bu merkez-çevre karşıtlığı üzerine kurulmuştur. Bir kısmı Türkiye’nin taşrasında, bir kısmı ise dünyanın önemli merkezlerinden Londra’da geçen hikâye, Çiftci’nin mekân bağlamında taşranın sınırlarını aşmayan diğer metinlerinden ayrı bir noktada durmaktadır. Bu makalede öncelikle Doğu-Batı çatışmasının merkez-çevre karşıtlığına eviriliş süreci üzerinde durulmuş; ardından 2000’li yıllarda değişen merkez-çevre ilişkileri içinde yazarın konumuna temas edilmiştir. Sonrasında “Elif, Tina, Tolga” hikâyesi, merkez-çevre, Doğu-Batı ve oryantalizmin farklı görünümleri bağlamında analiz edilmiştir.
Ottoman-Turkish modernization progresses since its beginning in the intense conflict between The East and The West. That conflict becomes even one of the main topics Turkish literature after Reorganization. During the Ottoman period the attempt for removal of modernity is dominant. Modernity gets a revolutionary identity with the proclamation of the Republic of Turkey. Although the government presents itself as a western nation state, it is not enough to eliminate tradition which is significant in lives of majority of public. Revolutions are adopted by the literate in big cities whereas those revolutions are faced with obvious or hidden resistances in provinces where a great majority of population lives. That difference between center and periphery/province is a new way of The East and The West difference which is a basic conflict of Ottoman-Turkish modernization. In recent years of Turkish literature, Mustafa Çiftci’s story “Elif, Tina, Tolga” being prominent with conversational tone and unique provincial perspective is created on that center periphery opposition which is formed during the Republic period and lost its meaning today. The story of which some parts occur in some provinces in Turkey, and some parts in one of the most significant centers of the world London differs from Mustafa Çiftci’s other stories which do not cross the border of provinces in the context of setting. In this paper, primarily the inversion process from the East and the West conflict to center periphery opposition is discussed, and then writer’s location among changing center-periphery relation in 2000’s is mentioned. Thereafter, the story “Elif, Tina, Tolga” is analyzed in the context of center-periphery, the East and the West, and different appearances of orientalism.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat ve Edebiyat |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 8 Mart 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Sayı: 8 |