Jeanette Winterson’s The Stone Gods examines the entanglement of human and posthuman entities, interrogating the ways technological and biological transformations challenge traditional conceptions of identity. By applying posthuman studies, this article explores how the novel resists rigid categorizations of the human and the posthuman, instead presenting a continuum of beings shaped by environmental and technological shifts. The dystopian atmosphere unsettles fixed distinctions, demonstrating that the posthuman does not exist as a separate category but emerges through relational and interconnected processes. While the novel’s futuristic setting foregrounds posthuman existence, the protagonist, Billie, embodies an insistence on emotional depth, ethical responsibility, and relationality rather than adhering to an essentialized humanist framework. Likewise, Spike is not positioned in opposition to the human but rather as a figure that complicates binary understandings of organic and artificial life. Neither a soulless machine nor a monstrous other, Spike possesses intelligence, self-awareness, and affective capacities, reflecting posthumanism’s reconfiguration of subjectivity. This article argues that The Stone Gods subverts anthropocentric assumptions by portraying posthuman identities as entangled with, rather than separate from, human existence. Through its portrayal of Billie and Spike, the novel illustrates how technological and ontological shifts disrupt established notions of identity, demanding a reassessment of the human/nonhuman continuum.
Posthumanism Jeanette Winterson The Stone Gods novel artificial intelligence
Jeanette Winterson’un Taş Tanrılar romanı, insan ve posthüman varlıkların iç içe geçtiği bir dünyada kimlik, teknoloji ve çevresel yıkım arasındaki ilişkileri sorgulamaktadır. Posthüman çalışmalar perspektifini benimseyen bu makale, romanın insan ve posthüman kategorilerini katı sınırlarla ayırmak yerine, çevresel ve teknolojik değişimlerle şekillenen bir varlık sürekliliği sunduğunu incelemektedir. Romandaki distopik atmosfer, insan ve posthüman arasındaki sabit ayrımları yerinden ederek bu kategorilerin birbirine bağımlı ve akışkan olduğunu göstermektedir. Posthüman varlıklar, romanın merkezinde yer alırken, ana karakter Billie, duygusal derinlik, etik sorumluluk ve ilişkisel bağlara verdiği önemle insan kimliğini belirli kalıplara indirgemekten kaçınmaktadır. Benzer şekilde, Spike karakteri yalnızca bir robot ya da insan karşıtı bir varlık olarak değil, zekâ, öz farkındalık ve duygusal kapasiteye sahip bir figür olarak konumlandırılmaktadır. Spike, organik ve yapay olan arasındaki sınırları bulanıklaştırarak posthümanizmin öznelliği nasıl yeniden şekillendirdiğini ortaya koymaktadır. Bu makale, Taş Tanrılar’ın posthüman kimlikleri nasıl sunduğunu ve insan ile posthüman arasındaki sınırları nasıl dönüştürdüğünü ele almaktadır. Roman, insan/insan olmayan ayrımını yeniden düşünmeye zorlayarak, teknolojik ve varoluşsal değişimlerin kimlik anlayışlarını nasıl bozduğunu gözler önüne sermektedir.
Posthümanizm Jeanette Winterson The Stone Gods roman yapay zekâ
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | İngiliz ve İrlanda Dili, Edebiyatı ve Kültürü |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 10 Mart 2025 |
Gönderilme Tarihi | 10 Ocak 2025 |
Kabul Tarihi | 16 Şubat 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 24 |