Kıyamet kavramı, tarih boyunca hikâye anlatımında önemli bir rol oynamış; mitolojide, dini metinlerde ve folklorda, toplumsal korkuların, etik kaygıların ve yenilenme umutlarının bir yansıması olarak kendini göstermiştir. Zamanla, eskatolojik anlamı, teolojik bir yapıdan seküler bir çerçeveye evrilmiş; günümüzde ise nükleer çatışma, çevresel felaket ve teknolojik çalkantı ile bağlantılı endişeleri somut hale getirmiştir. Bu çalışma, J.G. Ballard’ın Hello America (1981) ve Paul Auster’ın In the Country of Last Things (1987) adlı eserlerini ideolojik katılık, teknolojik aşırı güven veya tarihsel amnezi nedeniyle yaklaşan çöküşün işaretlerini fark edememe veya tanımaya isteksizlik şeklinde tanımlanan bir terim olan “kıyamet körlüğü” kavramı üzerinden incelemektedir. Bu çözümleme, önce kıyamet edebiyatının temel özelliklerini ortaya koyacak, ardından sözü edilen romanları derinlemesine inceleyerek ve toplumsal çöküş tasvirlerini tartışacaktır. Bu çalışma, her iki eserin de nihayetinde kurtuluş veya yenilenme olasılığını reddettiğini; bunun yerine, çöküşü kaçınılmaz veya nafile bir direniş olarak tasvir ettiğini savunmaktadır. Bu bakış açısıyla, Hello America ve In the Country of Last Things düzensizliğe, umutsuzluğa ve sistemsel başarısızlık karşısında insan faaliyetinin sınırlamalarına odaklanan bir kıyamet ufku sunmaktadır.
apokaliptik körlük Hello America In the Country of Last Things kötümserlik insan yapımı kıyamet
Bu makale, 8-10 Mayıs 2024 tarihlerinde İzmir'de düzenlenen 19. Uluslararası Kültür Araştırmaları Sempozyumu'nda sunulan bildirinin gözden geçirilmiş ve genişletilmiş halidir.
The notion of apocalypse has played a significant role in storytelling throughout history, appearing in mythology, religious texts, and folklore as a reflection of societal fears, ethical concerns, and hopes for renewal. Over time, its eschatological meaning has evolved from a theological construct into a secular framework, now embodying anxieties about nuclear conflict, environmental catastrophe, and technological upheaval. This study explores Hello America (1981) by J.G. Ballard and In the Country of Last Things (1987) by Paul Auster through the concept of “apocalyptic blindness,” a term that describes the unwillingness or inability to recognize signs of imminent collapse due to ideological rigidity, technological overconfidence, or historical amnesia. By first examining the core characteristics of apocalyptic literature, this analysis will then investigate these novels and examine their depictions of societal breakdown. It argues that both works ultimately reject the possibility of redemption or renewal, instead portraying collapse as either unavoidable or met with futile resistance. Through this perspective, Hello America and In the Country of Last Things present a vision of the apocalypse that focuses on disorder, despair, and the limitations of human agency in the face of systemic failure.
apocalyptic blindness Hello America In the Country of Last Things pessimism self-made apocalypse
This article is a revised and expanded version of a paper originally presented at the 19th International Cultural Studies Symposium in İzmir, on 8-10 May 2024.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | İngiliz ve İrlanda Dili, Edebiyatı ve Kültürü |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 10 Eylül 2025 |
Gönderilme Tarihi | 17 Temmuz 2025 |
Kabul Tarihi | 31 Ağustos 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 26 |