Üzüntü ve sevinç, insanoğlunun âdeta özeti hükmündeki iki temel duygudur. İnsanlık tarihi, bireysel sevinme ve üzülmelerin yanı sıra bir ailenin, bir kesimin, bir toplumun, ortak değerlere sahip birden fazla milletin ve hatta bütün bir insanlığın müşterek sevinç ve üzüntülerine de sahne olmuştur. Bireysel olsun kitlesel olsun bu sevinç ve hüzün –cemiyetin aynası hükmündeki– edebiyatta da yansımasını bulmuştur. Bu yansımaların bazıları bulanık ve geçici olurken bazılarıysa göz kamaştıracak kadar berrak ve kalıcıdır.
Edebiyatımıza biri Arap’tan biri Acem’den gelmiş Nevruz ve Muharrem de sözünü ettiğimiz bu yansımaların en kalıcılarından sadece iki kavramdır. Arap ve Fars edebiyatlarında olduğu gibi klasik Türk edebiyatında da bu ikiliye dair yazılmış ve yazılacak sözler tükenmiş değildir. Ancak ‘ikisinin çakışması hâlinde Nevruz'da düğün dernek eden ve Muharrem'de yas tutan insan ve toplum psikolojisi bundan nasıl etkilenir ve bu psikoloji ayna olan edebiyata yansımış/yansımamış mıdır’ sorusunun cevabını arayan bu yazı ile, buna dair söylenmiş sözlerin yeterince incelenmediği sonuç ve kanaatine varılmıştır. Yazımıza konu olan –biri Türkçe sekizi Farsça– dokuz şiir, Nevruz’la Muharrem’i eş zamanlı karşılayan insan psikolojisi hakkında önemli ipuçları sunmaktadır.
Eskicumalı Hamîd Divan edebiyatı Muharrem Nevruz sevinç üzüntü
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat ve Edebiyat |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Aralık 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 2 |