Öz
Amaç: İn-stent restenoz, koroner arterlere stent implantasyonu sonrası stentli bölgenin aşamalı olarak yeniden daralmasıdır. İlaç salınımlı stentlerin kullanılmaya başlanmasıyla restenoz oranları azalmış olsa da hala majör problem olmaya devam etmektedir. Bu çalışmada akut koroner sendrom nedeniyle koroner anjiyografi yapılan hastalarda in-stent restenozu ile fibrinojen düzeyi arasındaki ilişkiyi araştırmayı amaçladık.
Gereç ve Yöntemler: İki grup arasında yaş, hipertansiyon, diyabetes mellitus, sigara içimi ve sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu açısından fark yoktu (p>0.005, hepsi için). İSR grubunda erkek cinsiyet ve hiperlipidemi oranı İSR olmayan gruba göre daha yüksekti (sırasıyla, p=0.04; 0.007). Biyokimyasal parametrelerden homosistein ve fibrinojen dışında iki grup arasında fark izlenmedi. Serum homosistein ve fibrinojen seviyesi İSR olan grupta İSR olmayan gruba göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek saptandı (sırasıyla, p=0.009; 0.032). Dislipidemi, homosistein ve fibrinojen İSR'nin bağımsız prediktörleri olarak saptandı.
Bulgular: Tedavi sonrası WOMAC ağrı, WOMAC tutukluk, WOMAC fonksiyonel durum ve WOMAC toplam skorlarında tedavi öncesi değerlere göre her iki grupta da istatistiksel olarak anlamlı gelişme saptandı (p<0.001). Ancak tedavi sonuçları arasında gruplar arası istatistiki olarak anlamlı fark saptanmadı.
Sonuç: Koroner arter hastalığı nedeniyle çıplak metal stent implante edilmiş hastalarda plazma fibrinojen düzeyi İSR riskini öngörmede yardımcı olabilecek önemli bir biyokimyasal parametre olabilir.