Lügaz, bir nesnenin adını gizlemek suretiyle hakkında ipuçları vererek o nesneyi muhatabına soran bilmece türü anlatılardır. Arap edebiyatında doğan ve daha sonra Fars ve Türk edebiyatına geçen lügaz, kendine has anlatım tarzı olan bir türdür. Genellikle “ol ne”, “ol nedür”, “bil nedür ol”, “ol kim” veya buna benzer kalıplaşmış birtakım giriş ifadeleriyle başlayan lügazlarda, sorulacak olan nesne remz yoluyla tarif edilir. Cevabı aranan nesne, çeşitli kelime oyunları yapılarak ve daha çok benzetme ilgisi kurmak suretiyle anlatılır. Bazı şairler, lügazı çözecek olanların ilgisini çekmek maksadıyla muhatabına çeşitli vaatlerde bulunur. Lügazlar, ipucunun aktarılış şekline göre lafız ve mana lügazları olmak üzere ikiye ayrılır. Bunlardan mana lügazı, şairlerin ipucunu verme hususunda daha çok tercih ettiği usuldür. Çoğunlukla manzum şekilde yazılan lügazlar, klasik Türk şiirinde hemen her yüzyılda kaleme alınmış; bilhassa divanların sonunda bulunan “elgaz” veya “lügazat” başlığı altında verilmiştir. İlk örneklerine 15. yüzyılda rastlanılan lügazlar, 18. yüzyıla gelindiğinde fazlasıyla rağbet görmüş; bu yüzyılda lügazın en önemli temsilcilerinden Mustafa Fennî (öl. 1745), yetişmiştir. Ayrıca divan şairleri, “lügaz”ı bir kelime olarak zikretmiş; kelimeyi hem sözlük hem de terim anlamıyla fonksiyonel bir şekilde kullanmışlardır. Özellikle anlaşılması veya çözümlenmesi güç bir durumdan söz edildiğinde lügaz kelimesine yer verilmiştir. Bu çalışmada lügaz, genel hatlarıyla izah edilerek klasik Türk edebiyatında lügaz yazan şairlerin kim olduğu belirlenmiş ve lügaz kelimesinin manzumelerde nasıl işlendiği üzerinde durulmuştur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ekim 2021 |
Gönderilme Tarihi | 3 Eylül 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |