Mûcize, peygamberlik iddiasında bulunan zatın elinde davasında doğru olduğunu kanıtlamak üzere Allah’ın izniyle gösterdiği harikulâde olaydır. Peygamberlerin gösterdikleri mûcizeler yaşadıkları dönemin öne çıkan özellikleri ile yakından ilgilidir. Hz. Muhammed’in nübüvvetinin en önemli kanıtı olan Kur’ân da Arapların uzman olduğu ve övündükleri belegat ve fesahat alanlarında meydan okuyan bir kitaptır. Bu meydan okuma karşında Araplar aciz kalmış; böylece Hz. Muhammed’in Allah’ın peygamberi olduğu ortaya çıkmıştır. Bu husus üzerinde kelâmcıların herhangi bir ihtilafı yoktur. Ancak Kur’ân’ın Arapları hangi özellikleriyle aciz bıraktığı konusu ulema tarafından tartışılmıştır. İlahî hitabın mûcize olması kadar onun hangi özelliklerinden/yönlerinden dolayı mûcize olduğu konusu da son derece önemlidir. Zira Kur’ân evrensel bir mûcize olduğundan asr-ı saadette olduğu gibi günümüzde de bu mûcizeviliğini korumaktadır. Dolayısıyla Kur’ân, geçmişte olduğu gibi içinde bulunduğumuz dönemde de Hz. Peygamber’in nübüvvetinin ispatı konusunda kilit öneme sahiptir. Buradan hareketle bu çalışmada daha çok dilci yönüyle tanınan Zemahşerî’nin meşhur tefsiri olan Keşşâf ve kelâma dair yazdığı el-Minhâc fî usûli’d-dîn adlı eserleri esas alınarak Kur’ân’ın mûcizevi yönleri ve Allah Resûlünün nübüvvetini nasıl ispatladığı incelenmeye çalışılmıştır. Müellif, İslam düşüncesine kelâmcığı ve tefsirciliğinin yanında daha ziyade dilci yönüyle damga vurmuştur. Bu da Kur’ân’ın öncelikli olarak dil ve edebiyat açısından mûcize kabul edilmesi sebebiyle düşüncelerini son derece önemli kılmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2021 |
Gönderilme Tarihi | 6 Eylül 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |
Marifetname Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.