Bu makale Osmanlı kadısının kanunların uygulanması ve örfi tasarrufların yargısal denetiminde oynadığı role odaklanmaktadır. Klasik dönem Osmanlı hükümdarları örfi yetkililerle reaya arasındaki hak ve sorumlulukları göstermek üzere kanunnâmeler vazetmişler ve örfi yetkililere kanunnâmelerin gereği üzere uygulanmasını emretmişlerdir. Sancak ve eyaletlerde görev yapan en üst örfi yöneticilere kanunların uygulanmasını hiyerarşik olarak denetleme sorumluluğu yüklenmiştir. Ancak örfi yetkililerin kanun dışı tasarruflara meyilli ve reayaya karşı kendi aralarında dayanışma içinde olmaları nedeniyle hiyerarşik idari denetim kendi başına adaleti sağlayamazdı. İdarede denge ve denetim prensibi icabı hiyerarşik denetimin yanında yargısal denetim de gerekliydi. Kanunların şeriatla yakın ilişkisi dikkate alındığında yargısal denetimi yapacak en uygun görevli, başat yargılama mercii olan kadıydı. Bu nedenle Osmanlı yöneticileri kadılara kanunların uygulanmasına nezaret etmelerini ve örfi tasarrufları kanun yönünden denetlemelerini emretmiştir. Geleneksel olarak şer‘î yargılama yapan ve bir kısım şer‘î işleri yürüten kadıların bu şekilde görevlendirilmesi bir Osmanlı Türkleri yeniliği olarak görülmektedir.
Literatürde genel olarak klasik dönem Osmanlı kadılarının şeriatın yanında kanunu da uyguladıkları ifade edilmekle birlikte kadının kanunnâmelerin uygulanmasındaki rolü ve örfi yetkililerin tasarruflarını denetleme görevi müstakil bir çalışmaya konu edilmemiştir. Bu makale, 15. yüzyılın ikinci yarısından 16. yüzyılın sonlarına kadar çıkarılan reaya kanunnâmelerinde kadıya örfi tasarrufları kanun yönünden denetlemeyi emreden hükümleri analiz etmekte ve bağlantılı tarihsel-hukuki kayıtlar eşliğinde yorumlamaktadır. Kadıya örfi yetkililerin işlem ve eylemlerini denetleme görevi veren kanunların kronolojik olarak incelenmesi, kadının denetim görevinin mahiyeti ve tarihsel gelişimi hakkında yeni bilgiler elde etmemizi sağlayabilir. Reaya kanunnâmeleri, bilhassa sancaklar ve vilayetler için çıkarılmış olanlar, genellikle ilgili oldukları birimlerin vergi hukukuna dair kadim örf ve adetlerini içerdikleri için hukuk tarihi, sosyal ve ekonomik tarih araştırmaları, yönünden önemlidir. Bu belgelerin birçoğu kadının kanunların uygulanmasını denetleme görevi ve örfi yetkililerle ilişkileri hakkında veriler içermektedir. Eldeki ilk örneği, en erken İstanbul’un fethini takip eden yıllara kadar geri giden reaya kanunnâmeleri, 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren birtakım sosyal ve ekonomik nedenlerle önem kaybetmeye başlamış ve yüzyılın sonuna doğru gerçek hukuki hayattan kopma noktasına gelmiştir. Bu nedenle çalışma, 15. asrın ikinci yarısından 16. asrın sonlarına kadar, gerçek hukuki hayatla en fazla irtibatlı oldukları dönemde çıkarılmış olan reaya kanunnâmelerini esas almaktadır.
Reaya kanunnâmeleri esas itibarıyla beytülmale ait vergilerin toplanma esaslarını vazettiği için kadıların kanunları uygulaması ve örfi tasarrufları denetlemesi nihai olarak beytülmali korumaya yönelik kazai işlemler mahiyetindedir. Genellikle vergi ve toprak hukukuna dair eski örf ve âdetlerden oluşan bu kodlar toplumsal düzeni sağlamaya yönelik sultani emirler olarak anlaşılmıştır. Kanunnâmelerin bu özellikleri, İslâm hukukundaki örf/âdet ve meşru yöneticiye itaat anlayışı temelinde şeriatla ilişkilendirilmelerine ve kadı mahkemesinde uygulanmalarına imkân vermiştir. Osmanlı taşrasının kaza-sancak-eyalet şeklindeki tipik idari/siyasi örgütlenmesinde kadının sırasıyla subaşı, sancakbeyi ve beylerbeyiyle olan ilişkileri yargısal denetim görevinin anlaşılması açısından önemlidir. Kadının taşrada görev ve yetki yönünden rekabet hâlinde olduğu asıl örfi görevli sancakbeyidir. Birçok kanunnâmede sancakbeyi kanunsuzluğun içinde olan ve bu nedenle kadılar tarafından daima kontrol edilmesi gereken görevli olarak betimlenir. Fermanlarda kullanılan hitap cümleleri her zaman kadının faziletinin artması/devam etmesi, sancakbeyinin izzetinin devam etmesi duasıyla nihayete erer. Osmanlı yöneticileri, sancakbeyinin hükümdarın vekili olarak taşıdığı izzeti, kadının şeriat ve kanun uygulayıcı olarak taşıdığı faziletle dizginleyerek kanunnâmelerde kurdukları dengeyi korumaya çalışmışlardır.
This article focuses on the role played by the Ottoman qadi in the enforcement of kanunnames and judicial control of administrative acts. The Ottoman rulers dictated the kanunnames to show the rights and responsibilities between the ahl-i ‘urf and the ra‘aya, and ordered the ahl-i ‘urf to apply the kanunnames as required. Top administrative officials in the sanjak and states were charged with hierarchically controlling the enforcement of the kanunnames. However, hierarchical administrative control could not provide justice on its own, as the ahl-i ‘urf were inclined to weigh towards oppression and were in solidarity among themselves against the reaya. In addition to hierarchical control, judicial control was also necessary due to the principle of balance and control in administration. Given the close relationship of the kanuns with the sharia, the most appropriate official to carry out judicial control was the qadi, the dominant judicial authority. Therefore, Ottoman rulers ordered the qadi to oversee the implementation of the kanuns and to control the administrative acts. Such assignment of the qadis, who traditionally conducted religious judgments and some religious affairs, is seen as an Ottoman innovation.
Although it is generally stated in the literature that the classical period Ottoman qadis applied the kanuns as well as the sharia, the role of qadis in the implementation of the kanunnames has not been specifically studied. Therefore, this article analyzes the provisions in the reaya kanunnames enacted from the second half of the fifteenth century to the end of the sixteenth century ordering the qadis to be the regulators of the implementation of the kanuns, and it interprets them in the context of the relevant historical-legal records. A chronological examination of the kanuns ordering the qadi to regulate the acts and actions of the ahl-i ‘urf could provide us with new information about the nature and historical development of the qadi’s mission concerning judicial control. The ra‘aya kanunnames, especially those issued for the sanjaks and the states, are of great value in terms of legal history, social and economic history studies, since they generally contain the ancient customs and traditions of the units they are related to. Many of these documents contain data on the qadi’s mission to control the implementation of the kanuns and their relationship with the ahl-i urf. The reaya kanunnames dating back to the years following the conquest of Istanbul began to lose importance for several social and economic reasons around the second half of the sixteenth century, and towards the end of the century when they came to the point of breaking away from the real legal life. Therefore, this study is based on the kanunnames enacted from the second half of the fifteenth century to the end of the sixteenth century when they were most in contact with real legal life.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 24 Aralık 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 |
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi açık erişimli bir dergidir
Açık Erişim Politikası için tıklayınız.