Bir davanın neticesinin kesinleşmesi ile gerçekleşen kesin hüküm
otoritesi, böylece edindiği adli hakikat vasfına binaen mevzusunda
lehtarına tam bir hukuki koruma sağlamayı amaç edinir. Özellikle tapu
iptali ve tescili davasının kabulü bağlamında ifade etmek gerekirse oluşan
kesin hükmün, taşınmaz üzerinde ilam lehtarına mülkiyet hakkının
tanıdığı tüm yetkileri en geniş anlamda bahşetmesi asıldır. Oysa bazı
durumlarda ilamın konusunu oluşturan taşınmaz mülkiyet hakkına
vaziyet eden şahsi haklar, taşınmaza yük teşkil edeceği gibi, mevcut aynî
kayıtlar da mülkiyet hakkının kullanılmasını sınırlayabilecektir. Her ne
kadar aynî haklar, şahsi hakka üstün gelecek ise de, tapu iptali ve tescil
davası hukuki neticeleri itibariyle aynî bir dava mahiyetini haiz olmakla
beraber, davaya vücut veren hukuki ilişkinin şahsi ya da aynî nitelikte
olması; kesin hüküm karşısında, yani kesin hükmün oluşumuna dayanak
hukuki ilişkinin mahiyetine göre taşınmaz mülkiyet hakkına vaziyet eden
diğer kayıtların mukadderatını farklılaştıracaktır.
Bölüm | Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Aralık 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 |