Devlet karşısında bireyin güçlenmesi, insan haklarına bağlı hukuk
devleti algısının kabul görmesi ve idarenin gücünün sınırlanmasıyla
ortaya çıkan aydınlanma devrinin ceza hukukuna en büyük katkısı olan
suç ve cezada kanunilik ilkesi, modern ceza hukukunun temel ilkelerinden
biridir. Temel hak ve özgürlüklere en fazla müdahalede bulunan ve
sosyal hayatta kişilerin karşılaşacağı en ağır durum olan ceza hukuku
uygulamasında, temel hak ve hürriyetleri güvence altına almak amacıyla
bulunan çözümlerin başında gelen bu ilke, anılan özelliği nedeniyle
“ceza hukukunun güvence fonksiyonu” içinde değerlendirilmektedir.
Bu bağlamda, bireyin özgürlüğünün sınırlarını önceden bilmesine ve
davranışlarını buna göre yönlendirmesine imkân sağlamak, bireyin keyfi
olarak cezalandırmasını engellemek ve kişi hak ve hürriyetlerinin siyasi
iktidara, diğer bir deyişle yürütme organına karşı korunmasını sağlamak
şeklinde bu ilkenin üç temel fonksiyonu olduğu görülmektedir.
Mezkûr ilkeye göre, suç teşkil eden fiiller ve bu fiillere uygulanacak
cezalar, toplumu temsil eden yasama organı tarafından çıkarılan
ve “kanun” adı verilen normatif metinlerle düzenlenmiş olmalıdır.
Buna göre, suçta ve cezada kanunilik ilkesinin bir sonucu olarak
ceza hukukunun kaynağı bakımından “kanununun tekelciliği ilkesi”
benimsenmiştir. Anılan ilke genel itibariyle hukukun kaynaklarından
farklı olarak, ceza hukukunda salt yazılı olmayan kaynakları değil, kanun
haricindeki yazılı düzenlemeleri, yani idarenin düzenleyici işlemlerini de ceza
hukukunun kaynakları dışında tutmayı, böylece ceza hukukunun kaynaklarını
yalnızca kanunla sınırlandırmayı amaçlamaktadır. Ceza hukukunun güvence
fonksiyonu kapsamında “kanun” kavramıyla ifade edilen husus, ülkedeki anayasal düzen açısından teknik olarak kanun niteliği taşıyan yasama
tasarrufları kastedilmektedir. Ancak ceza normlarına bakıldığında, suç ve
cezada kanunilik ilkesinin çok katı bir şekilde uygulanmadığını, yürütme
organına sınırlı da olsa suç ve cezaların belirlenmesi noktasında bir takım
yetkiler verildiği görülebilmektedir.
Kanun koyucu kimi zaman suç teşkil eden fiili açıkça düzenlemeyerek,
belirlediği çerçeve içinde düzenleme yetkisini idareye bırakmakta ve bu
fiil için uygulanacak yaptırımı düzenleyebilmektedir. Diğer bir ifadeyle
yasak fiillerin nelerden ibaret olduğunun belirleme yetkisini idareye
bırakarak, idarenin suç ihdas etmesine izin vermektedir. Öğretide bunlara
“açık, beyaz veya kör ceza kanunları” adı verilmektedir. Ülkemizde suçta ve
cezada kanunilik ilkesi bakımından en tartışmalı alanlardan birisini bu
şekilde hazırlanan ve suç ve cezanın belirlenmesinde idareye takdir hakkı
bırakan düzenlemeler oluşturmaktadır.
Kişi hak ve özgürlükleri için güvenli bir ortam tesisi bakımından
kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin katı bir şekilde uygulanması gerektiği
genel olarak kabul edilmektedir. Bununla birlikte, yürütme organının
düzenleyici işlemeleriyle suç ve ceza ihdas edilmesinin kanunilik ilkesini
ihlâl edip etmediği konusunda Anayasa Mahkemesi’nin farklı kararları
olduğu gibi doktrinde de farklı görüşler bulunmaktadır. Bu makalede,
Anayasa Mahkemesi’nin konuya ilişkin kararları ve öğretide ifade edilen
görüşler de dikkate alınmak suretiyle, yürütme organının düzenleyici
işlemeleriyle suç ve ceza ihdas etmesinin kanunilik ilkesini ihlal edip
etmediği konusu detaylı bir şekilde ele alınmış ve tartışmalar çerçevesinde
bu alanda yaşanan sorunlara çözüm önerileri getirilmeye çalışılmıştır.
Kanun ceza hukukunun güvence fonksiyonu kanunilik ilkesi suç ve cezada kanunilik ilkesi idarenin düzenleyici işlemeleriyle suç ve ceza ihdası
Bölüm | Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 16 Haziran 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Sayı: 9 |