Öz
İstinaf usulünün uygulanmaya başlanmasıyla adli ve idari yargıda
iş yükünün büyük bir kısmı bölge idare mahkemeleri ve bölge adliye
mahkemelerinin üstüne geçmiştir. Birçok dava istinaf denetimi sonucunda
kesin nitelikteki kararlarla sonuçlanmaktadır. Bölge idare mahkemeleri ve
bölge adliye mahkemelerinin birden çok sayıda olmaları nedeniyle aynı
hukuki soruna farklı yaklaşımlar getirilebilmektedir.
Bu üç dereceli yeni sistemde temyiz mercii olan yüksek mahkemelerden
içtihat belirleyici bir rol üstlenmeleri beklenmektedir. Yüksek
mahkemelerin bölge mahkemelerinin farklı yaklaşımlarını birleştirmeleri
ve kendi içlerinde aynı hukuki soruna ortak bir çözüm bulmaları hukuk
güvenliğinin gerçekleşebilmesi açısından hayati önem kazanmıştır. Bu
beklentiye aykırı bir biçimde yüksek mahkemelerin içtihatlarında derin
ve süregelen farklılıklar bulunması ve bunların giderilmesini sağlayacak
mekanizmaların işletilmemesi hukuki güvenliği ortadan kaldırmaktadır.
Bu nedenle bireyler içtihat farklılıklarının temel hak ve özgürlüklerini
ihlal ettiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmaktadır.
İçtihat farklılıklarından doğan şikâyetlerin bireysel başvuru yoluyla
incelenme yöntemini Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) kararları bağlamında değerlendirmek ve ulaşılan
sonuçlarla ilgili yargı mercilerine katkı sunmak bu makalenin konusunu
oluşturmaktadır.