Throughout the history of kalām, the question of the relationship be-tween essence and attributes has not been solely limited to explaining the connection between divine attributes and essence; it has also necessitated an examination of the relationship between human attributes and their essences, as same names and attributes are used to describe to human beings in language. Therefore, it is imperative to evaluate the theories of the kalāmic schools concerning the relationship between essence and attributes while considering the realms of al-ghāib (the invisible) and al-shāhid (the visible).
In this context, Muʿtazilite scholars proposed two theories before Abū al-Ḥusayn al-Baṣrī: i) the theory of attributes` being identical to the essence and ii) Abū Ḥāshim`s theory of aḥwāl. While these two theories emphasized the sensitivity of avoiding explanations that contradict tawḥīd, they did not achieve complete harmony between realms of al-shāhid and al-ghāib. On the other hand, the theories developed by Ahl al-Sunnah theologians, that are iii) the theory of true mana attributes and iv) theory of aḥwāl by al-Bāḳillānī and al-Juwaynī, provided a more cohesive explanation between the two realms, although they faced criticism for potentially undermining tawḥīd.
Ibn al-Malāhimī, , managed to establish a valid explanation of both realms, as seen in the theories of the Ahl al-Sunnah theologians, without compromising the core sensitivity of the Muʿtazilites, thanks to the theory of aḥkām that he inherited from Abū al-Ḥusayn al-Baṣrī. Consequently, this Ḥusaynī scholar introduced a novel theory regarding the relationship between essence and attribute that significantly influenced the kalāmic tradition. Unlike previous theories, wherein the maʿānī (the meanings) like knowledge, power, and life were seen as real accidents of human beings that characterized by the attributes of ʿālim, qādir, and ḥayy, the ahkām theory their real denies their real existence in both realms. In this theory, the existence of maʿānī and aḥwāl apart from essence is rejected and only aḥkām, consisting of relative attributes, are acknowledged. Fakhr al-Dīn al-Rāzī’s theory on the relationship between essence and attribute, which he adopted in his later works, also bears a resemblance to Ibn al-Malāhimī’s theory of aḥkām.
The aim of this study is to explore the nature and fundemantel features of Ibn al-Malāhimī’s aḥkām theory, which he systematized as a comprehensive explanation of the relationship between essence and attributes, and to ascertain its place in kalāmic thought. The study employs the grounded theory method to reveal the primary elements of the aḥkām theory as articulated with different dimensions in Ibn al-Malāhimī’s works. Additionally, comparative analysis is utilized to highlight the distinctions between his theory and preceding ones.
Kalām Ibn al-Malāhimī The nature and ontological status of aḥkām Al-shāhid and the al-ghāib realms
Kelam tarihinde zât-sıfât ilişkisi problemi, sadece ilâhî sıfatların zâtla ilişkisinin nasıl açıklanacağıyla sınırlı kalmamış aynı isim ve sıfatların günlük dilde insanlar hakkında kullanılan lafızlar olmasından dolayı insanların sıfatlarının zâtlarıyla ilişkisini incelemeyi zorunlu hale getirmiştir. Dolayısıyla kelâm ekollerinin zât-sıfât ilişkisine dair açıklama teorilerini gâib ve şâhid âlemi göz önünde bulundurarak değerlendirmek oldukça önemlidir.
Bu çerçevede Ebü’l-Hüseyin el-Basrî’den önce Muʿtezilî âlimler tarafın-dan ileri sürülen i) zâta özdeş sıfatlar teorisi ile ii) Ebû Hâşim’in haller teori-sinde tevhide aykırı açıklamalardan kaçınma hassasiyeti ön plana çıkmakla birlikte bu meselede şâhid ve gâib âlem arasındaki istidlâl birliği sağlanama-mıştır. Diğer taraftan Ehl-i sünnet kelâmcılarının geliştirdiği iii) hakikî mana sıfatları teorisi ile iv) Bâkıllânî ve Cüveynî’nin haller teorisi ise iki âlem ara-sında uyumlu bir açıklama sunarken tevhide zarar verdiği eleştirisine maruz kalmıştır.
İbnü'l-Melâhimî ise Ebü’l-Hüseyin el-Basrî’den tevârüs edip geliştirdiği ahkâm teorisi sayesinde Muʿtezile'nin temel hassasiyetinden taviz vermeden Ehl-i sünnet kelâmcılarında görüldüğü gibi her iki âlem hakkında geçerli bir açıklama ortaya koymuş ve böylece geleneği etkileyen farklı bir zât-sıfât ilişkisi teorisi kelâma kazandırılmıştır. Önceki teorilerde âlim, kâdir ve hay sıfatlarıyla nitelenen insanlarda ilim, kudret ve hayat manaları gerçek varlığa sahip arazlar olarak görülürken ahkâm teorisinde iki âlemde de bunların gerçek varlıkları nefyedilmiş; zâttan başka mana ve hallerin sübutu reddedilerek sadece izâfetten ibaret olan hükümlerin sübutu kabul edilmiştir. Fahreddîn Râzî’nin hayatının sonlarında telif ettiği eserlerinde benimsediği zât-sıfât ilişkisi teorisinin de İbnü’l-Melâhimî’nin ahkâm teorisiyle örtüştüğü görülmüştür.
Bu çalışmada, İbnü’l-Melâhimî’nin zât-sıfât ilişkisine dair kuşatıcı bir açıklama olarak sistematize ettiği ahkâm teorisinin mahiyeti, başlıca özellikleri ve kelâmî düşüncedeki yerinin belirlenmesi hedeflenmektedir. Çalışmada, İbnü’l-Melâhimî’nin eserlerinde farklı boyutlarıyla mündemiç ahkâm teorisinin ana unsurları ve önceki teorilerden farkının ortaya konulması amacıyla karşılaştırmalı analiz ve gömülü teori yöntemleri takip edilmiştir.
Kelâm İbnü’l-Melâhimî Ahkâmın mahiyeti Ahkâmın ontolojik statüsü Şâhid ve gâib âlem
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kelam |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Ekim 2023 |
Gönderilme Tarihi | 16 Haziran 2023 |
Kabul Tarihi | 3 Ağustos 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |
Mevzu – Sosyal Bilimler Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.